Madde Kullanım Bozukluğu
Madde, kötüye kullanım ve bağımlılığa yol açabilecek birçok farklı şekilde alınabilen duygu durum, algılama, bilişsel işlevler ve diğer beyin işlevlerinde değişiklik yaratan her türlü kimyasal madde olarak tanımlanabilir. Bağımlılık yapıcı maddeler bakacak olursak; esrar, eroin, kokain gibi reçeteyle verilmeyen yasadışı maddeler; amfetamin, benzodiyazepinler ve opioid analjezikler yasal düzenlemelerle reçete ile verilen ilaçlar ya da yasal olmayan veya satışlarında bazı bölümleri kapsayan yasal düzenlemeler olan uçucular, tütün (nikotin) ve alkol (etanol) gibi maddelerdir. Dünya Sağlık Örgütü 1964’te bilimsel olmadığını düşündüğü “bağımlılık” (addiction) terimi yerine “madde bağımlılığı” (drug dependence) terimini önerdi.
Beynimiz şiddetli dopamin yükselişlerinde (yüksek sesli bir ortamdan sessiz bir ortama geçiş gibi) olduğundan daha az dopamin üretir ve reseptör sayısını azaltarak ortama uyum sağlar. Bunun sonucunda dopaminin oluşturduğu etki fazlasıyla düşecek ve haz yaşama becerisi azalacaktır. Bireylerin yıllar boyunca madde kullanımı sonucu kendisini bitkin, üzgün hissetmesinin nedeni bu yüzdendir. Çünkü madde, beyinde ilk olarak yüksek dopamin sağlayarak ardından normalden daha az üretilmesine neden olup, reseptör sayısını azaltmaktadır. Birey önceden yaptığı etkinliklerden zevk alırken artık zevk almaz. Bu yüzden de bireyler dopamin seviyesinin normal olması için maddeyi almak durumunda kalırlar. Bu durum da kişileri ilk aldıkları miktardan daha fazla almasına neden olur. Yapılan araştırmalar tekrar eden stres ya da olumsuz yaşam olaylarının bireylerin dopamin alıcılarının kaybolmasına neden olduğunu, bunun sonucunda da bireylerin bağımlılığa daha yatkın olabileceğini bulmuştur.
Bağımlılık bir anda olan bir hastalık olmayıp yavaş ilerler. Bu yüzden bireyler bu durumun farkında olmazlar. Farkında olduğunda ise çoktan bağımlı olmuş olurlar. Madde bağımlıları her ne olursa olsun kendilerini durduramayacak şekilde maddeyi arzular. Her geçen gün madde kullanımını arttırarak, maddenin miktarını da arttırır. Madde kullanımını bıraktığında veya ara verdiğinde yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Sosyal işlevselliğini bozacak şekilde madde arayışına girer.
Bağımlılık fiziksel ve davranışsal olmak üzere ikiye ayrılır. Davranışsal bağımlılık, maddenin bulunmasıyla ilgili aktiviteler ve bunlarla ilişkili olan patolojik kullanım özelliklerinin varlığına ilişkin bulguları içerirken, fiziksel bağımlılık tekrarlayan madde kullanım dönemlerinin fiziksel (fizyolojik) etkilerini içermektedir. Fiziksel bağımlılık tanımlarında tolerans veya yoksunluk yer almaktadır. DSM-IV-TR’ de bağımlılığın temel özelliği madde kullanımına bağlı belirgin sorunlara rağmen bireyin madde kullanımını sürdüreceğine işaret eden bilişsel, davranışsal ve psikolojik belirtiler göstermesidir.
Bağımlılık ve zararlı kullanım birbirinden farklıdır. Kişi madde kullanımını kendisine zarar vermesine rağmen sürdürüyorsa bu durum zararlı kullanım adını alır. Maddeyi zararlı kullanan her kişi bağımlı olarak adlandırılmaz. Fakat bağımlıların birçoğu alkol veya madde kendisine zarar vermesine rağmen kullanmaya devam eder. Ek olarak zararlı kullanımı olan bireyin ileride bağımlı olma oranı yüksektir.
Madde kullanan kişilerde bazı değişen davranışlar gözlemlenmektedir. Bunlar: akademik başarıda ve iş başarısında düşme, aile ilişkilerinin ve iletişiminin azalması, kişisel bakımın azalması, fazla para harcama, genelde yalnız kalmayı seçme, değişen duygu durumları, arkadaşlarını ve çevresinin değişimi, uyku ve beslenme düzeninin bozulması, konuşmadaki bozukluklar, yorgunluk, halsizlik, ciltteki yara izleri ve lekeler, göz bebeklerinin küçülmesi veya büyümesi gibi.