• BIST 9031.64
  • Altın 2909.267
  • Dolar 34.1999
  • Euro 37.5763
  • Manisa 17 °C
  • İzmir 20 °C
  • Bay Eleman Aranıyor
  • Bay Bayan Vasıfsız İşçi Aranıyor
  • Bayan Eleman Aranıyor
  • Sevkiyat Personeli Aranıyor
  • Ön Muhasebe Personeli Aranıyor
  • Şoför ve Beden İşçisi Aranıyor
  • Uğur Mumcu Kültür Merkezinin Yeni Kursları
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Mantık-Duygu Dengesi

İdil Tütüncü Aydar

Mantık-Duygu Dengesi

Kuşkusuz ki bir yandan aritmetiğe sabitlenip diğer yandan yaşadığı duygu yoğunluğu sırasında oluşan yorgunluğu bir drama dönüştürerek yaşayan bir toplum haline gelişimiz olmalıydı Akhisar Haber’deki ilk yazımın konusu. Tıpkı yürüdüğü yolda aniden duran bir insanın yaşadığı sendeleme hali gibi. Normal şartlar altında, yolun yapısı veya yoğunluğu gibi çevresel şartlar ya da kişinin fiziksel-ruhsal durumunda ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak yaşayabileceği bu durum, gün içinde aldığımız çeşitli mesajlar aracılığıyla, sadece o kişinin değil toplum olarak hepimizin, sosyal ve  kültürel olarak sürekliliğe dönüşmüş bir çizgide yaşadığı bir denge kaybı ve sendeleme hali içinde olduğumuzu ifade ediyor.

Peki, şimdiki zamanın bilinçli hali neyi algılıyor? Hangi farkındalıklara sahip? Bulunduğumuz herhangi bir ortamda, tınılarıyla ya da çokça gözyaşıyla sulandırılmış sözleriyle kulağımıza çalınan ve kültür ‘endüstri’sinin popüler unsurlarının bir ürünü olan şarkılar mı? Yoksa borsadaki puan kaybı ya da herhangi bir istatistiki verinin ardalanını bilmeden, o konu hakkında yapılan ‘çıkarım’lar mı? Şimdiki zamanın bilinçli hali, teknolojinin yoğun kullanımına indirgenmiş şov yönü ağır basan görsellik yoğunluklu ürünleri mi bilgi toplumunun bir parçası olarak anlamlandırıyor yoksa içeriğe mi öncelik veriyor? Herhangi bir bilginin sadece şimdiki zamanını değil bütün zamanlardaki halini, doğru ve dikkatlice sıraladıktan sonra, bir bütün halinde değerlendirmeyi öğrenebildik mi? Yoksa anlamlandırdığımız her bir mesajla, günü-birlik deneme-yanılmacıların, zamanı boşa harcamak dışında hiçbir amaca hizmet etmeyen bilgilerini mi edinmeye devam ediyoruz? Ve bu yoğun mesaj trafiğinin akışı, tıpkı yolda yürüyen bir insanın aniden durarak sendelemesi gibi, zihnimizde bir süreçsel kesinti mi yaratıyor? Arada sırada beynimizin adeta kilitlendiğini hissediyor muyuz? Normal şartlar altında başarıya programlı olan zihin, gereksiz bilgilerle doldurulan bir ambar haline geldiğinin farkında mı? Duygularımız düşüncelerimizin önüne mi geçiyor? Yoksa rasyonaliteyi bir standart prosedür olarak duygularımıza mı entegre etmeye çalışıyoruz? Farkında olmadığımız zaman, farkındalıklı olduğumuzdan daha mı fazla süre tutuyor hayatımızda? Terazinin ibresi hep bir tarafı mı daha yoğunluklu olarak gösteriyor?

Bilgi-yoğun bir toplum olmak yerine zihnini mesaj hem de gereksiz mesajlara yoğunlaştırmış bir teknoloji toplumu olmak, bizi hiç beklemediğimiz bir anda sendeletiyor. Neyi öğrendiğimiz ya da hangi duyguları hissettiğimizin farkındalığıyla yaşadığımız bir şimdiki zaman ise, mantık-duygu dengesini kurmanın tek formülü olarak ortaya çıkıyor. Einstein’ın ’Ben gelecek için hiç bir endişe duymadım. O yeterince hızlı geliyor.’ sözünde ifade ettiği gibi. Hepinize, gereğinden fazla mesaj-yoğunluklu olarak yaşamaktansa, zihinsel zenginliğinizi korumaya daha fazla süre ayırdığınız özel zamanlar diliyorum. Sevgiyle kalın.

Bu yazı toplam 1673 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 4
    Yazarın Diğer Yazıları
    REKLAM ALANI
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Kuzey Ege Kurs
    • Kuzey Ege Kurs
    1/20
    Başlangıç Tarihi
    Başlangıç Tarihi
    Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.