NASIL OLMALI?
Hazreti İbrahim başta babası olmak üzere kavminin ileri gelenlerine; Sâffât Sûresi’nde “A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.” (95. ve 96. ayetler) deyince; kavminin ileri gelenleri “haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın” dediler. (Ayet 97)
Yapı yapıldı. Odunlar yığıldı. Ateş yakıldı. Hazreti İbrahim ateşe atılmayı bekliyordu.
O sırada bir kuş gagasıyla yakındaki bir gölden aldığı suyu ateşe götürüyordu. Bu durumu görenler kuşa;
- Sen ne yapıyorsun? Dediler. Kuş:
- Ateşi söndürmeye çalışıyorum, deyince görenler,
- Bu kadarcık su ile bu ateşin sönmeyeceğini bilmiyor musun? dediler. Kuş;
- Elbette biliyorum. Ama ben ne tarafta olduğumu gösteriyorum. Ben İbrahim tarafındayım. O’nu yakmaya çalışanların tarafında değil. Gücüm doğrultusunda da ateşi söndürmeye çalışıyorum. Hiçbir şey yapmamaktansa bu daha iyi değil mi? diyor.
İnsanların doğru bildiklerini, o doğruları söyleyenlerden yana olduklarını, çekinmeden söylemeleri gerektiğine inanırım. Bunu yapanlar, yaptıklarından dolayı değil söylediklerinden dolayı eleştirilebilir. Ancak bu eleştiri kin ve nefret söylemleriyle değil, akıl ve gönül diliyle kırmadan, dökmeden yapılmalıdır.
Anayasamızda yapılan değişiklikle 90 yıllık Cumhuriyet tarihimizde ilk defa cumhurun (halkın) başı, halk oyuyla seçilecek. Bu özde çok güzel bir şey. Ancak bu güzelliğin güzel sonuçlar doğurması için seçenlerin kimi, neden, niçin seçtiklerini bilmeleri gerekir. Seçtikleri kişinin ülkemize ve ulusumuza (hangi etnik kökenden gelirse gelsin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese) karşı sorumluluklarını mı yerine getirmeli, yoksa hırslarını ve ihtiraslarını tatmin etmeyi mi ön plana çıkarmalı. Bunun görülmesi gerekir. Bu noktada, oylarımız çok kıymetlidir. Attığımız oyun sorumluluğunun bilincinde olmalıyız. Neyi isteyip, neyi istemediğimizi bilmek zorundayız.
Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz? Bu sorunun cevabını vermiş olarak sandığa gitmeli, oyumuzu kullanmalıyız.
Katılırsınız, katılmazsınız bilmem benim cumhurbaşkanım;
- İnançlı ancak her türlü inanca saygılı olmalı
- İnancını ne siyasetine ne ticaretine alet etmemeli
- Dayatan değil, ortak aklın ortaya koyduklarına uyan ve buna saygı duyan olmalı
- Dik durmalı ancak dikleşmemeli
- Tepeden bakan değil, paydaşlarıyla bir araya gelerek tartışma kültürüne sahip olmalı
- Parçalayan, ayrıştıran değil birleştiren, kaynaştıran olmalı
- Kin ve nefret ifadeleri yerine sevgi ve güzellik ifadeleri kullanmalı
- Uluslar arası camiada ulusumuzu, gelenekleriyle, görenekleriyle, ulusumuzun çıkarları doğrultusunda ancak çağdaş değerleri de ihmal etmeden temsil etmeli
- Entellektüel değerleriyle ve bu değerleri sahiplenip uygulamasıyla, uluslar arası sorunlarda yıkıcı değil, yapıcı bir sorumluluk almalı
- “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi doğrultusunda ülkemizin ve ulusumuzun çıkarlarını her ortamda savunmalı.