Zeytinyağında Akhisar Ayvalık Rekabeti
Şimdi şarap tadımları falan bir sektör olarak gelişmekte, bir genç hekimlik yanısıra “şarap ekisperi” de çıkıp bir laf etmiş, cesaretine hayran oldum. “Uzaya giden dörtyüz kadar astranot var, halbuki şarap tadına bakma sanatında 160 kadar dünya çapında ekisper var” türünden. Breh, breh! Biraz şöylesine karikatürüze edilebilir: Nobel ödülünü şimdiye kadar alan binlerce insan var halbuki bizim köyde bir tek imam var! Bahçelerde kereviz, gel bize bazı bazı.
Şarabı ben Almanya’da öğrenci iken tanıdım. Fransa’da bisikletle yaklaşık ikibin km yol katederken Şampanya bölgesinden, Burgundiye dolaştım. Ren nehri Mosel, Neckar ve Lahn boyunca yılda bin km mertebesinde birkaç yıl kürek çektim. Epey şarapevi gezdim. Öğrenci iken haftada bir kaç kez şarap, bira falan içerdim. Sonra şaraba allerjim oluştu, hele hele Cabarnet türü üzüm hiç içemiyorum. Alkolden epey uzaklaştım.
Ege’ye taşınınca alkol tüketimim yüzde yüz arttı. Eskiden yarım büyük rakı içerken şimdi bir büyük (0.7) litre tüketiyorum. Yılda.
Şarapta ve Zeytinyağı için bedelli tadım sanatını geliştirecek kurslar var. Çiftçi olarak ben üç kriter bilirim : beğendim, beğenmedim, eh. Eh, yani yenilabl veya içilabl anlamında.
Esas eğitimi Necdet Azak’tan aldım. İsmi artık basında pek geçmiyor, bu günkü “şarap uzmanları” rütbeleme sırasında, ama belki bir iki satır yazmakta fayda var.
Necdet Azak
Necdet Amca Sorbonne da öğrenim görmüştü sonra Çaykurda çalıştı, 1960 darbesi olduğunda DP milletvekili idi,.Sigara falan içmezdi. Babam kadim dostu idi. Necdet Amca pişirir, babam da yerdi. Bir nevi simbiyoz yani. Biraz benim Artun Ünsal ile dostluğum gibi “çıkar” ilişkisi, ama Artun dostum Türkiye’nin en iyi aşçılarının hanımlar olduğunu söyler, Beyhan Ünsal’ın çok yemeğini yiyemedim. İstanbul’da, Emirgan Mest Lokantasında pişiriyor. Bir kez yediğim Palamut plakisi enfes idi. Onlar İstanbul’da ben Urla’da, kader utansın.
Darbe olduğunda Necdet Azak ta, babam da yurtdışında idiler. Babam “saklayacak bir şeyim yok” dedi döndü. Elleri arkadan kelepçeli iken bazı necip Harbiye öğrencileri dipçiklerle “hoşgeldin “deyip “Yassıada’ya tıktılar”. Necdet Amca daha gerçekçi davrandı. Beş parasız yurtdışında kalmayı daha akıllıca buldu ve geçinmek için bir Fransız şirketinde şarap tadına bakıcı (Degustatör) olarak çalıştı. Doğru anımsıyorsam birkaç yıl sonra Unesco onu iş hukuku ve sendikacılık konusunda Çombe’ye danışman olarak Kongo’ya yolladı. Sigara içmezdi doğal olarak. İstanbul’da Yanında hep içi porselen küçük bir gümüş kutuda pili pili biberi taşırdı, lokantada yemek yerken gerekirse diye.
DP Milletvekillerine emekli maaşı bağlanınca memleketi İstanbul’a döndü, Feneryolu’nda bir apartmanın giriş katındaki dairesinde öldü. Allah gani gani rahmet eylesin. Evinin bir odası laboratuvar gibi idi. Çeşit mutfak cihazı tüm dünyadan toplanmış. Hangi zeytinyağını hangi bakkaldan alacağını, hangi peynirin nerede yapıldığı ve satıldığını bilirdi. Yaptığı basit bir dere otlu domates salatası ve az zeytinyağı, basit bir omlet, gerçekten enfes olurdu. Aside (bamya yemeği) nedir ondan öğrendim. Hala el yazısı – Arapça harflerle Osmanlıca yazılmış yemek tarifleri içeren defterlerinin modern Türkçe’de yayınlanmadıklarına yanarım. Tam bir gurme idi. Ben üstünüze afiyet, olsam olsam gurman olabilirim yani yemeği “götüren” türünden tüketici.
Fransa’nın Burgundi ile Şampanya bölgeleri arasında sürekli bir rekabet vardır. Kral 14. Louis hekim tavsiyesi ile Burgundi şarabına rağbet edince, Şampanya bölgesi kısmen tüketimi arttırmak üzere köpüklü şarabı geliştirmiş.. Zeytinyağında da Akhisar ve Ayvalık arasında bir rekabet var. Yoğun lobi var, Edremit , Ayvalık lehine, kim ne derse desin, netice itibariyle siz damağınızla karar vereceksiniz. Üç kriteri bildikten sonra kolay. Şaraplık üzümde takdire şayan Mermerci ve Öngör yatırımlarının da Akhisara ne denli örnek olacağını ve ne katacağını önümüzdeki onyıllarda göreceğiz.