• BIST 10643.58
  • Altın 2504.005
  • Dolar 32.1989
  • Euro 34.8984
  • Manisa 15 °C
  • İzmir 17 °C
  • 19 Mayıs’ı Fener Alayı ve Konserle Kutlayacağız
  • Karabulut Şirketler Grubundan  Duyurulur
  • KEY Performans Öğretmen Alımı
  • Bay-Bayan Üretim Personeli Alımı
  • 19 Mayıs Bayramı Programı Belli Oldu
  • Kurbanlık büyükbaş hayvan satışları başladı
  • Hıdır Besi Çiftliğinde Kurbanlık Dana ve Düve Satışlarımız Başlamıştır
  • Pide ve Lahmacun Ustası Aranıyor
  • Erkek Çalışma Arkadaşları Arıyoruz
  • Bayan Şarküteri Görevlileri Aranıyor
  • Hat Süpervizörü Aranıyor
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Ayhan Çarkın Ne Yapmak İstiyor!

Bahadır Yenişehirlioğlu

Bazı  zamanlar olayları farklı bir gözden görüp ,olayları farklı bir perspektifden görmenin çok faydası bulunuyor.Hele dezenformasyonun bu kadar ileri  safhalara geldiği  dönemlerde olayları  çok daha biyi analiz etmenin faydasına her zamankinden daha fazla inanıyorum.SEDAT UZUNYOL  un  yazısını sizlerle paylaşarak  ufuk turu ,beyin fırtınası yapmanız dileği ile
 

AYHAN ÇARKIN NE YAPMAK İSTİYOR?
 

Ne zaman ki Ergenekon terör örgütü ile ilgili operasyonlar başlatılır.

     Ne zaman ki Ergenekon terör örgütü deşifre olma aşamasına gelir.

     Ne zaman ki Ergenekon terör örgütü çözülme sürecine girer.

     Ve ne zaman ki Ergenekon terör örgütünün tepe noktasına yaklaşılır.

     Hedef saptırmak, operasyonların önünü kesmek ve davayı sulandırmak için perde arkasındaki organizatörler birilerini harekete geçirir. Çıkar o birileri öyle ifşaatlardan bulunur ki ortalık toz duman oluverir. Zaten hazır kıt’a bekleyen derin medya yeni gündemi oluşturur, ikinci plana düşer Ergenekon davası.

     Hatırlayınız Ergenekon terör örgütü ve Balyoz darbe planı zanlıları ile ilgili  önemli operasyonlar başlatılıp,  gözaltılar ve soruşturmalar devam ederken, o da ne? JİTEM’in kurucusu olduğunu, 10 bin istihbaarat elemanı ve silahlı adamı olduğunu iddia eden Arif Doğan isimli emekli bir Aalbay  çıktı meydana.

     JİTEM’i kendisinin kurduğunu söyleyerek o günden bu güne, ne kadar faili meçhul cinayet, ne kadar bombalama ve ne kadar yasadışı eylem varsa neredeyse hepsini kendisi üstlendi. Açıkçası Ergenekon terör örgütü mensuplarının suçsuz olduklarına, yapılan operasyonların, gözaltıların haksızlık olduğuna dair mesajlar verdi. Alparslan Arslan gibi deli numarası yapmayıda ihmal etmedi.

     Arif Doğan o kadar önemli! O kadar dehşet dolu! Sözler söyledi ki, O kadar gizli sırları! açıkladı ki ülke de infial yarattı, Ergenekon terör örgütünü, balyoz darbecilerini unutuverdik.

      Kısa bir süre sonra kendimize geldiğimizde bir de ne görelim meğerse Arif Doğan bizlere birilerinin yazarak kendisine verdiği senaryoyu okuduğuna tanık olduk. Çünkü bu itirafları sonrası gözaltına alınarak Mahkemeye çıkarılan Arif Doğan’ın tutuklanmasını gerektirecek bir kanıt olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı.

     Bir süreliğine de olsa Arif Doğan ülkenin gündemini değiştirerek Ergenekon terör örgütü mensuplarına nefes aldırttı, örgütün yeniden toparlanmasına zemin hazırlıdı. Bizlerde cambaza bak numarasını yedik iyi mi?

     Sadece Arif Doğan mı? Nerde, derin devletin senaristleri boş durmadı ki darda kaldıklarında, sıkıştıklarında yeni senaryolarını yazıp yeni aktörlerle sahneye koydular.

     Dursun Çiçek’in ıslak imzasını hatırlayınız 6 ay boyunca derin medya gündemden düşürmedi, derin yapının  nöbetçi hukukçuları, gazetecileri televizyon ekranlarında utanmadan sıkılmadan imzanın ıslak olmadığını savundular. Şimdi o hukukçulara, gazetecilere bakınız kimileri önemli mevkilere getirildi. Kimileride malüm partiden Milletvekili adayı oldu. Tıpkı Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenlerin milletvekili olduğu gibi.

     Yine Ergenekon’cuların tam da kıstırıldığı bir anda, çaresizlik içerisinde bulunduğu bir ortamda, önemli bir operasyon yapılacağı bir sırada Cemaatçi! Hanefi Avcı’ya bir kitap yazdırdırıp, kendi senaryolarını da bu kitaba ekleyerek piyasaya sürdüler.

      Kıyamet koptu, kitap’da Gülen cemaatle ilgili öyle iddialar vardı ki, neredeyse ülkeyi Ak Parti iktidarı değil de Gülen cemaati mensuplarının yönettiğine bende inanacaktım. Kazılardan çıkartılan MKE’ye ait silah ve mühimmatların, kozmik odalardan ele geçirilen gizli belegelerin bile Gülen cemaati mensuplarının tezgahı olduğuna kanacaktım.

     Sonunda bunun derin devletin sinsi bir planı, kara bir kampanyası, kirli bir oyunu olduğu ortaya çıkıt, çıktı çıkmasına da Ergenekon terör örgütüne yapılacak opeasyonlar ertelendi. Davayı yürüten Hakim ve savcılar zan altında bırakıldı. Operasyonları yürüten Emniyet mensupları şaibe altında bırakıldı.

     Ergenekon’cuların 4 yıldır yazmadığı senaryo, hazırlamadığı tezgah kalmadı. Bunları hayata geçirmekten de zorluk çekmediler. Çünkü başta medya, siyaset, hukuk, asker, mafya ve çete ayağı olmak üzere toplumun her kesimine uzantıları vardı. Herkes kendi branşında kendine verilen görevi eksiksiz yerine getirdi.

     Mesela, kimi PKK ile savaşan paşalar cezaevlerine dolduruldu derken, kimileride  Öcalan’ı yakalayan paşa’yı da cezaevine attılar tezini sovundu. Kimi Law silahlarının demir parçası olduğunu iddia ederken, kimileride kazılardan ve evlerden ele geçirilen silahları polis’in koyduğunu iddia etti. Kimileri, Dursun Çiçek’ten ele geçirilen belgedeki imzanın kuru olduğunu savunurken, kimileri de Mehmet Haberal’ın ölümcül bir hastalığı yakalandığı masalını anlattı.

       Aslında söylediklerinin hepsinin yalan olduğunu kendileri de biliyordu. Ancak bu yalanları söylemeye mecburdular. Çünkü kendilerinin de Ergenekon’la bir şekilde bağı ve bağlantılardı vardı. Sıranın kendilerine gelmesinden korkuyorlardı. Bu feryadı figanın, bu taarruza geçmenin, bu tezgahların, bu karalama kampanyaların sebebi buydu.

     Son günlerde Ergenekon terör örgütüne karşı çok önemli bir operasyonun başlatılacağına dair bir dedi kodu dolaşıyordu kulislerde. 1 numaranın gözaltına alınacağı iddia ediliyor, hatta yapılacak olan son operasyonla Ergenekon’un bitirileceği kulaktan kulağa dolaşıyordu.

      Bunu önlemnin en geçerli yolunun Gülen cemaatine çamur atmak olduğunu bilen ve bu konuda deneyimleri olan karanlık odacı Soner Yalçın, gazeteci Nedim  Şener ve istihbaaratçı Sabri Uzun Hanefi Avcı’dan sonra kendilerine yeni bir aktör buldular. O aktörün adı gazeteci Ahmet Şık’tı.

      Dinlemeye takılan Soner Yalçın deşifre olup birileri ile olan bağlantıları tespit edildiğinde yapılan bir operasyola gözaltına alındı. Bu konuda bilgisi olan Ergenekon artıkları Soner Yalçın’ın gözaltına alınmasına tepki göstererek topluca taaruza geçti. Ancak elde edilen bilgi ve belgeler basına intikal edince geri adım atmak zorunda kaldılar.

     Aradan kısa bir müddet geçmişti ki bu kez Nedim Şener ve Ahmet Şık gözaltına alındı. Tetikte bekleyen ergenekon medyası ve Ergenekon’un kadrolu sözcüleri öyle bir kampanya başlattılar ki sözde demokrat olduğunu söyleyen darbe karşıtı olduklarını iddia eden bazı yazar ve aydınlarda bu kervana katıldı.

     Ergenekon Savcısı her ne kadar “Bu kişiler gazetecilik yaptıklarından dolayı tutuklanmadılar, elimizde önemli dokümanlar var” dediyse de dinleyen kim, ok yaydan çıkmıştı. “İmamın Ordusu” isimli kitap henüz yayınlanmadan amaca ulaşıldı. Ergenekon Savcısı Sayın Zekeriya Öz görevden alındı. Ve yapılacak operasyon önlendi.

      Aramızda kalsın ama, ben de Ak Parti iktidarının samimiyetinden endişe etmeye başladım desem yalan olmaz. Acaba diyorum 1 numaraya ulaşılmasında Ak Parti iktidarının çekinceleri mi var acaba? Hemen tepki gösterip bu kadarı da olmaz demeyiniz, olur mu olur.

      Düşününüz ki 1 numara Mason bir patron veya mason bir patronun oğlu! ise, üstelik o kişinin Yahudi yabancı iş ortakları varsa, ya bu Yahudi sermaye  Ak Parti aleyhinde bir kampanya başlatırsa ne olur bu ülkenin ekonomisi? Ne olur Ak Partinin hali?  Galiba fazla hayalperestim yahutta senaryo yazıyorum.

      Bunları neden yazdığımı merak edenlere hemen söyleyeyim. Geçmişi hatırlamayan, geleceği düşünemez. Derin devleti tanımayanlar, planlarını, projelerini ve entrikalarını hiç bilemez. Geçen gün bir tanıdık arayarak “Ayhan Çarkın isimli eski özel hareketçi bu açıklamalrı neden bu gün yapma ihtiyacı duydu” diye sordu. O tanıdığa verdiğim cevabı sizlerle de paylaşmak istedim hepsi bu. İşte verdiğim o cevap.

      Bu güne kadar yapılan anketler 12 Haziran 2011 de yapılacak genel seçimlerde Ak Partinin üçüncü kez tek başına iktidar olacağını gösteriyor. Derin devlet bu konuda rahatsız. Ak Partinin yeniden iktidara gelmesi Ergenekon operasyonlarının devam etmesi demek. Bunu önlemenin tek yolu var, eski senaryoların bir yenisini değişik bir aktörle hayata geçirmek. “Arif Doğan, Hanefi Avcı ve Ahmet Şık taze bitti biz size Ayhan Çarkın verelim abi”

      Diyorlar ki, aslında Ayhan Çarkın bu açıklamalrı seçimlere kısa bir süre kala yapacaktı ancak Nevruz’da açıklaması daha fazla gündem yaratacağı düşüncesiye erkene alındı. Amaç bu kez Gülen cemaatinin aksine Susurluk çetesi üzerineden Ak partiye vurmaktı. Ben demiyorum birileri söylüyor. Ben sadece duyduklarımı aktarıyorum.

       Nasl mı? İşte o proje:

       Sizlerde biliyorsunuz ki derin devletin emir ve direktifleri doğrultusunda faaliyet gösteren derin yapının içerisinde Milliyetçi, Ülkücü kesimle Kemalist, Ulusalcı kesim arasında bir iktidar kavgası vardı. 1996 Susurluk kazası sonrası bu derin yapının içerisindeki Milliyetçi, Ülkücü kesimi tasviye edildi. Bu kesiminin içerisinde bulunan üst düzey sorumluları deşifre edilmesine rağmen haklarında gerekli yasal işlemlerin yapılması engellenerek korundular.

      Neden korundular? Şayet o tarhte bu kişiler yargı önüne çıkartılmış olsa idi soruşturma derinleştirilecek ve derin yapının en tepesinde ki (şu an ki tabirle) 1 numaraya kadar uzanacaktı.

      Kimler mi korudu? Sıkı durunuz Ayhan Çarkın Arena programında Uğur Dündar ve Nedim Şener’e açıklıyor.

      “Yargıda bizi yargılayan bir heyet vardı, Hakim  Sedat Karagül, karşısına oturdum, ben o hakimden adaleti gördüm. Allahım dedim bu adam her şeyi kuyruğundan yakaladı hepimize mühebbeti geçirir. Allah’ım dedim bunun işi bizimle değil şükürler olsun. Suçlamaya bak, aldığın cezaya bak. (Ayhan Çarkın 4 yıla mahkum olmuştu) Tamam dedik tekrardan biz yargılanacağız, o ara Sabih Kanadoğlu itiraz etti, tekrar bizim lehimize karar çıktı. Ondan sonra üst kurula itiraz etti tekrar yine bizim lehimize karar çıktı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer televizyona çıktı, dedi ki ben bu işe tarafım, bu iş burda cezalandırılsın bu dosya burada kapatılsın. ( Dündar ve Şener panikliyor, Cumhurbaşkanı iken mi söyledi) Çarkın devam ediyor “Evet O tarihteki gazetelere bakın, ben bu davaya tarafım, kamu vicdanını yaralamıştır bu ceza bir an önce karara bağlanmalıdır dedi” diyor.

      Bu açıklamalardan sizlerin ne anladığını bilemiyorum, ancak ben katil olduğunu iddia eden Ülkücü Ayhan Çarkın’ı Kemalist ve Ulusalcı Savcı Kanadoğlu ile Cumhurbaşkanı Sezer’in koruduğunu anladım. Hani şimdi bazı geri zekalılar, düzeltiyorum sivri zekalılar gazetecinin, hukukçunun, profefösörün, işadamının darbecilerle ne iş olabilir diyorlar ya, ben de diyorum ki, bir Cumhurbaşkanı’nın katil olduğunu iddia eden Ülkücü Ayhan Çarkın’ın davasıyla ne işi olabilir?

       Ayhan Çarkın daha önceki açıklamalrında genellikle Ergenekon terör örgütünü hedef alırken bu kez daha ziyade Susurluk kazası sonrası deşifre edilen ancak yargı önüne çıkarılamayan derin yapının sağ tandaslı kişilerini isimleri ile birlikte hedef göstererek “Bizleri kullandılar” diye isyan etti. Çarkın’ın isyanına yerden göğe kadar hak veriyorum, amma ve lakin kendini kullananları kimlerin kullandığından hiç söz etmeyişine bir anlam veremiyorum. 

      Vatanın birliğini bütünlüğünü korumak için yıllarca PKK ile savaştığını söyleyen ki doğrudur ülkücü Çarkın’ın bu gün, Marksist, Leninist bölücü PKK terör örgütünün lideri olan, yüzlerce asker ve polis’in şehit edilmesine emir veren Öcalan’a saygı duyduğunu söylemesini yadırgıyorum.

      Hem derin devlete karşı olduğunu ilan edip, hem de derin devletin ta kendisi olan Öcalan’a övgüler dizmek sizce de garip değil mi? Öcalan’a saygı duymak derin devlete saygı duymakla eş değer sayılmaz mı?

        Tarih 10 Şubat 2002 Ayhan Çarkın konuşuyor “Susurluk çetesi diye bir çete olduğuna inanmıyorum. Devletten çete olmaz. Asıl çete bunu rapor haline getirip altına imza atanlardır” ifadesini kullandıktan sonra devamla “Ben yapmış olduğum hizmetlerle gurur duyuyorum” diyor.

         Yine Çarkın “Cinayet işlemedik. İşleseydik kaçardık” demişti. Aynı Çarakın bu gün “Ben Nevruz’a eşimle, çocuklarımla, arkadaşlarımla gittim. Ben oraya Türk olarak gittim. Katil olarak gittim” diyebiliyor. Çarkın’ın bu çelşkisinin sebebi ne ola ki? Çarkın’ı bu çizgiye neden geldi?

        Çarkın Taraf gazetesine konuşuyor “Biz jandarmanın uygulamalarına karşı çıkıyorduk. Köylere giriyorlardı, infazlar, Özel harekatçı olarak jandarmanın yaptığını yapmıyorduk”

       Çarkın jandarma derken JİTEM’i kast ettiğini düşünüyorum. Ancak ne gariptir ki hiç bir JİTEM’cinin isminden bahsetmezken, Susurluk çetesi içerisinde yasadışı faaliyet yürüttüklerini iddia ettiği Emniyetçi, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Necdet Menzir ve Hanefi Avcı’nın isimlerine vurgu yapıyor.

        Arena programında Dündar’a konuşan Çarkın, “Biz Susurluk kaza’sının Ergenekon’u  aydınlatan lambasıyız” diyor. Aslında Çarkın’a inanmak istiyorum, ancak söylediklerinin gerçekle bir alakası yok ki. Çünkü Susurluk kazası 1996 tarihinde oldu, Ergenekon operasyonları 12 Haziran 2007 de Ümraniyedeki bir evde ele geçirilen bombalar sonrası başlatıldı ve 2008 yılında Ergenekon ismine ulaşıldı.

       Sakın kimse Çarkın’ın Tansu ve Özer Çiller, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Necdet Menzir ve Hanefi Avcı’nın isimlerini söyledi diye rahatsız olduğumu düşünmesin. Bunlar yetmez 28 Şubat’ta nelerin yaşandığını da anlatsın. REFAHYOL Hükümetinin nasıl kurulduğunu, kimler tarafından yıkıldığını da açıklasın. Hatta merhum Erbakan’a “Susurluk fasa fiso” dur dedirtmek için kimlerin şantaş yaptığını, kimerin tehdit ettiğini de açıklarsa menmun olacağımın bilinmesini isterim. 

      Gönül isterdiki Çarkın bu açıklamalrıyle birlikte Arena programında Uğur Dündar ve Nedim Şener’i bile telaşa düşüren konuşmasını (Sezer ve Kanadoğlu) engellemek amacıyla müdahale ettikleri açıklamalrını tekrar etsin. Derin devlet adına yasadışı faaliyet gösteren Ergenekon’un askeri kanadını, adli kanadını, medya, iş adamı ve siyasi kadanına mensp kişilerinde isimlerini açıklasın. 

      Çarkın, “Herkesin bir dönüm noktası vardır. Benim hayatımın kırılma noktası Susurluk kazası sonrası oldu . Kamyon çarpınca kendime geldim” Diyor. Kendi açısında haklı olabilir, ancak ben Çarkın’a sormak istiyorum. Sayın Çarkın; Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Necdet Menzir, Tansu ve Özer Çiller’in isimlerini 15 yıl sonra mı hatırladınız? Yoksa birileri mi hatırlattı size?

       Sayın Çarkın şunu bilmenizi isterim ki sizin kadar olmasa dahi isimlerini açıkladığınız kişileri bende yakinen tanıyorum. Sadece bu kişileri değil derin devleti, Ergenekon terör örgütünü de biliyorum. Bu konudaki açıklamalarınıza gönülden katılıyor ve size teşekkür ediyorum. Ancak Ergenekon’culardan bahsetmemeni, hiç bir isim vermemenizi yadırgıyorum.

       Size yakışan karıncalarla birlkte filleri de deşifre etmektir. Hadi güzel kardeşim yıllardır zulme uğrayan bu mazlum millet bir iyilik yap. Dağın eteklerinden gezerken rastladığın çobanların isimleriyle birlikte, dağın tepesinden rastladığın ağaların da isimlerini bir bir açıkla, açıkla ki adalet yerini bulsun. Açıkla ki karanlıklar aydınlatılsın.

       Siz geçmişte birileri bana emir verdi yerine getirdim, imzala deddiler imzaladım diye sitem ettikten sonra birilerinin isimlerini veriyorsunuz ya, Mehmet Ağar’da yaptığı açıklamalarında “Ben Milli güvenlik kurulunun emirlerini yerine getirdim” açıklamasını yapıyor.  Bu işler nasıl çözülecek sayın Çarkın?

       Açıklamar yaparken iyi düşününüz sakın şimdi de bir başkaları sizi kullanıyor olmasın. Derin yapıyı iyi biliriz kardeş, o tarihte sizin tabirinizle sizleri kirli işlerden kullanırken kahraman ilan edip sonrada kaderinizle başbaşa bırakanlar, bu günde de sizi yeni senaryoları ile kirli emellerine alet ederek kahraman ilan etmeye çalışıyor olmasınlar.

      Sayın Çarkın, o tarihte İstanbul ve çevresinde işlenen faili meçhul cinayetleri en azında basından takip etmişsinizdir. Şayet bilginiz varsa lütefen yine o tarihte bazı Emniyet Müdürlerinin ve bazı JİTEM’cilerin kaçar tane itirafçısı vardı? Hangi evlerde ikamet ettiriliyorlardı? Kira ve diğer masrafları kimler tarafından karşılanıyordu, açıklar mısınız? Lütfen.

      Siz bu açıklamalrı yaptıktan sonra ne oldu biliyor musunuz? Bir televizyon kanalındaki haber programına katılan CHP Milletvekili Şahin Mengü mealen, “Susurluk çetesi dışarıdan gezerken, masum insanlar Ergenekoncu diye yıllardır cezaevinde yatıyor” açıklamasını yaptı. 

       Birileri seçim öncesi yarın meydanlarında sizi referans göstererek Susurluk’çuları gündeme getirerecek.  “Katiller dışarıda, masumlar içeride” sloganı atarak Ergenekon’culara destek verirken Ak Partiye vuracak. Ak Partiyi Susurluk çetesini korumakla, masum olarak niteledikleri Ergenekon çete mensuplarına zulmetmekle suçlayacaklar.

      Son açıklamalrınızda “Hakikatleri araştırma komisyonu açılsın gider herşeyi anlatırım. Bu ülkeye ihanet edenleri söyleyeceğime yemin ederim” diyorsunuz. Allah sizlerden razı olsun bu millette zaten sizlerden bunu bekliyor. 

      Merak ettim de, bu ülkeye ihanet edenler isimlerini açıkladığınız beş kişden mi ibaret? Açıklamalarınız sebebiyle savcıya ifade verdiğiniz yansıdı basına, bırakınız Hakikatleri araştırma komisyonunu fırsatı tam yakalamştınız, açıklasaydınız bu ülkeye ihanet eden hainleri. Sahi neler anlattınız savcıya? Hainleri deşifre ettiniz mi?

     Sayın Çarkın samimi duygularımla bir konuyu sizden öğrenmek istiyorum. Hani ilk yargılandığınız sırada Cumhurbaşkanı Sezer ile Savcı Kanadoğlu’nun sizlere yardımcı! olmasına şaşırmıştınız ya, bu açıklamalarınızdan sonra da Ergenekon avukatlarının, sol cenah ve derin medyanın size destek vermesine, gazete manşetlerinde, televizyon ekranlarında sizleri misfir  edip ağırlamalarına da şaşırıyor musunuz?

       Velhasıl biline ki Ergenekon’un kirli tezgahları bitmez. Aldığım duyumlara göre son tezgah yolda. Seçimlere bir kaç gün kala uygulamaya konulacak. Hedef Ak Parti, senaryo hazır, aktör eğitimli ve bu konularda deneyimli, tek kusuru adres bulma konusunda gel gitler yaşaması.

BAHADIR YENİŞEHİRLİOĞLU

Bu yazı toplam 3260 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 10
    Yazarın Diğer Yazıları
    REKLAM ALANI
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Kuzey Ege Kurs
    • Kuzey Ege Kurs
    1/20
    Başlangıç Tarihi
    Başlangıç Tarihi
    Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.