• BIST 10099.03
  • Altın 2989.47
  • Dolar 34.8435
  • Euro 36.823
  • Manisa 18 °C
  • İzmir 18 °C
  • AGRİ Kuluçka Makineleri Eleman Arıyor
  • Bayan Elemanlar Aranıyor
  • Akhisar Doğru Cevap Bursluluk Sınavı 4-5 Ocak’ta
  • Has Evrensel Özel Güvenlik Eğitim Kurumunda
  • Kiralık Tarla
  • Bay Eleman Aranıyor
  • Yeni Yöntem Ücretsiz Bursluluk Sınavı Başvuruları Başladı
  • Bay-Bayan Vasıfsız İşçi Aranıyor
  • Uğur Mumcu Kültür ve Sanat Merkezi Kursları
  • Akhisar Kadınlar Matinesi
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Fatin Rüştü Zorlu ve Güz Sancısı

Mahmut Tolon

Fatin Rüştü Zorlu ve Güz Sancısı

 

Mehmet Arif  Demirer'in  Zorlu kitabını okurken bir yandan düşündüm

 

 Yılmaz Karakoyunlu neden Salkım hanımın taneleri ve Güz Sancısı'nı yazdı ve neden  Televizyonda Yassıada “mahkemelerini” metheden beyanlarda bulundu diye.  

 

Büyük yazarlar insan hamurunu işlerler, bazıları doğruları arar, çoğu yazar da ünü planlar. Ulusal üne kavuşmuş yazarlar uluslararası ün de isterler. Dışa açılım da azınlıkların konusunu işlemekten geçer.

 Yılmaz beyin fikirlerini kabul edersiniz veya etmezsiniz, yazı stilini beğenir veya beğenmezsiniz ama son derece  donanımlı bir şekilde, bakış açılarını  paylaştığı gerçeğini  kabul etmek ve tebrik  etmek  gerekir. Fikir adamının işi konuları gündeme getirip tartışılmalarını sağlamaktır. “Güz sancısı” filmine çok emek verilmiş. Anlamlı ölçüde de tanıtım yapıldı.

 Düz mantıkla bakınca insanın aklına belki gerçekleri  bilmeden yazılan bir senaryo  gelebilir veya bir darbe olsa da tekrar bakan olsam diyen bir yazar.

Birincisi kuvvetle muhtemel diye düşünüyorum hele hele Yılmaz beyin genç yaşlardaki Mülkiye eğitimini  (insanlar 1960 öncesi kıyma makinalarında kıyılmamışlar mıydı?) ve bu eğitimin etkisini düşününce. Ağabeyim de Mülkiyelidir,  o yıllardaki  tornaya tanık olabildim.

 İkincisine çok da fazla ihtimal vermiyorum. Herhalde 74 yaşında artık bu tür düşüncelerden arınmıştır Yılmaz bey diye düşünüyorum..

Ne olmuştur 6  Eylül 1955 de? Her insanın utanç duyacağı lanetleyeceği bir şiddet ve yağma olmuştur.

Kime yaradı?

Bu hadiselerin planlı bir provokasyon olması muhtemeldir. Olaylar esasen 6 Eylülde  saat 17 sularında başlamış  saat gece 24 de askerin el koyması ile son bulmuştur.  İnönü'nün canlı muhalefeti bile 1955-1960 arasında DP yi tertiple değil, başarısızlıkla suçlar. Ölüm yoktur. Olaylar hazindir. İçişleri Bakanı istifa eder.

Taa ki Yassıada “Mahkemelerine” kadar Köpek ve Bebek davalarından sonra bir de 6/7 Eylül davası açılır. Ölümlerden sözedilir, ispat edilemez. DP den 1957 seçimlerinde iki Rum İstanbul milletvekili ve bir de  Yassıada'da ölen Ermeni milletvekili Dr.Zakar Tarver seçilir.

Ve azınlıkların 1957 yılında da % 100 e yakın oyunu alan DP nin bu olayları planlaması için bir mantık  olmamasına rağmen Yassıada'da  izan ve insaf dışı bir şekilde “mahkum edilir”.

Amerikan senatosunda D'Amato bir pogromdan söz eder. Pogrom: yani bir azınlığa karşı yapılan planlı tedhiş hareketi; soykırımdan önce Almanaya'da yapılan katliamların benzeri! Darbe yetkilileri tam manasıyla kendi kalemize yani ülkemizin mecazi kalesine bir gol atmışlardır.

Neden? Kimsenin yabancı güçlerden para falan alarak bu hıyaneti yaptığını  sanmıyorum,  türümüze has bir ahmaklıktan bahsetmek daha doğru olur.

Korkarım bilgisizlikten ve yaptıklarını  meşrulaştırmanın düşman belledikleri DP lileri mahkum ettirmekten geçtiğine kendilerini inandırmalarından. Hırslarını kontrol edemeyip, küçük çıkarlara odaklanıp büyük (ülke) çıkarlarını idrak edememekten.

Bayar' a atfedilen „olaylar düşündüğümüzden vahim oldu“ mealinde bir yalanın ise başarılı bir desinformasyon olması dışında bir doğru tarafı yoktur.

İstanbul'daki Yunanlıların göçü İnönü azınlık hükümetinin çıkardığı bir kararname sonrasında 1964 de olur.  Sap ve samanın birbirine karıştırılmaması önemlidir.

Fatih Altaylı'nın geçen ay  bu konuda yaptığı TV programında da Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu kendisine atfedilen “olay DP nin tertibidir” sözünü yayına katılarak yalanlar.

Neden mi bu konular ancak şimdi ortaya çıkıyor?

Önce 1961 anayasasınca (ilerici bir anayasa olmasına rağmen doğası ve  yapılışı gereği darbe yapanları maaşa bağlayan anayasadan bahsediyorum) Yassıada kararlarını eleştirmek yasak olduğu için,  az okuyan  bir toplum olduğumuz için ve tarihimiz boyunca istilalar, sonra darbeler yaşadığımızdan haklı olarak kaba kuvvet karşısında ürkek davrandığımız için.

Karşı devrim falan diyen haşlakların  savlarına ise doğrusu değinmek bile istemiyorum. Onlarda  Zorlu'yu ve Dp lileri  mezarlarından çıkartıp tekrar tekrar asmak hıncı hakimdir.  Tarihten ders alamazlar. (Haşlak güneşten yanan olmamış meyvaya Karadenizde verilen isim)  Her türlü şiddet ve „sağ veya sol“ darbe yargılanmadan bu ülkede temiz sayfa açmamız zor olacak anlaşılan.

Zorlu kitabı,  Güz sancısı filmi olmasaydı muhtemelen bu kadar ilgi görmeyecekti.  6 Eylül olaylarının dış güçlerin tertibi olduğu savı bu denli güç kazanamayacak ve olaylara bu şekilde ışık tutulamayacktı. İstanbul' daki 6 Eylül Olaylarından sonra Londra müzakereleri kesiliyor, taraflar hiçbir karara imza atmadan ülkelerine dönüyorlar.  Yunanistan'ın ekmeğine yağ sürülüyor.

Eski Savunma bakanı Hasan Esat Işık 'ın bu kitaptan öğrendiğim şu cümlesi ilginç: “Menderes ve Zorlu nun iş başından uzaklaştırılmasını Amerikalılar herkesten çok istiyorlardı”.

 

Mehmet Arif Demirer in  kitabı Fatin Rüştü Zorlu Gerçeği  tüm  kitabevlerinden (israrla ararsanız)  temin edilebilir. Yazarı kutluyorum.  Bu konuları açmak ve konuşmak iyi  ama  konuşurken onarılmaz yaralar açmamaya gayret etmek ve ondan sonra da önümüze bakmak gerekir.

**

Bu yazı toplam 2850 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Kuzey Ege Kurs
  • Kuzey Ege Kurs
1/20
Başlangıç Tarihi
Başlangıç Tarihi
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.