Ego yenmeye başlandığında bütün karanlıklar aydınlığa dönüşür (Rumi)
Ego denildiğinde ilk aklınıza gelen kelime nedir?
Ego aslında Latince'den gelen ve ‘Ben’ anlamını taşıyan bir kelime iken insanlar Ego kelimesini farklı alanlarda kullanırlar. Kimileri için fazla konuşana egoist derler, kimileri ‘kendimi seviyorum’ diyene nasıl bir egoist diye düşünür.
Aslında Ego dediğimiz kelime sadece sizin tüm doğallığınızı engelleyen bir karakter biçiminizdir. Arkanıza yaslanın ve bu yazıyı ne kadar içselleştirirseniz yazı sonrasında kendinizi o kadar hafiflemiş ve egonuzu yenmiş olarak bulacaksınız.
Öncelikle hepimiz günün koşuşturmasında şunu unutuyoruz: ‘BEN Allahın ben yarattığı halimle tam ve bütünüm. Bu bütünlüğün yanı sıra beni güzelliklerle donattığı için şükür olsun’
Bu düşünce biçminizi içselleştirdiğinizde aslında ihtiyacınız olan herşeyin yanınınzda olduğunu farkındalıkla yaşamanın hayatta ne kadar büyük bir kolaylık olduğunu ve lüzümsuz düşüncelerden arınmış olduğunuzu göreceksiniz. Bir insan öz benliğini kabul etmiyorsa her zaman egosunun esiri olur.
Bizi doğal halimizden çıkaran tüm düşünceler ve hareketler Egomuza aittir, ego doğru kullanıldığında kıymetlidir. Doğal halinizde kalıp egonun esiri olmamak için her gün kendinize koyduğunuz hedefler doğrultusunda ilerleyebilirsiniz, kendinize sorduğunuz sorular ise hedefe yürürken sizin yolunuzu aydınlartacaktır. Bu anlamda Ego yenilmesi gereken bir düsünce biçmi değil, daha çok farkında olunması gereken ve iç dinamiklerinizi harekete geçiren bir düşünme biçmidir. Yok edilen bir Ego değilde daha çok farkındalıkla yaşanan Egolar beraberinde kesinlike güzellikler getirir.
- Ben Kimim?
- Şu anda neredeyim?
- Nereye gitmek istiyorum?
- Nasıl ulaşırım?
- Ulaşmak için nelere ihtiyacım var?
- Hedefe ulaştığımda beni neler bekliyor?
Güzel bir alıntı hikayeden bahsetmek istiyorum:
Bir zamanlar muhteşem bir heykeltıraş varmış. Sanatı o kadar mükemmelmiş ki, bir insanın heykelini yaptığı zaman onu gerçek insandan ayırmak çok zor oluyormuş. O kadar canlı, o kadar hayat dolu heykeller yapıyormuş.
Bir astrolog ona ölümünün yaklaştığını, kısa bir süre sonra öleceğini söylemiş. Tabii, bu durum onu çok korkutmuş ve o da her insan gibi ölümden kurtulmak istemiş. Bu konuda uzun süre düşünmüş ve bir çözüm bulmuş. Kendi heykelinden tam 11 adet yapmış ve ölüm kapısını çalıp Azrail içeri girdiği zaman, 11 heykeli arasında durmuş ve nefesini tutmuş.
Azrail çok şaşırmış. Gözlerine inanamamış. Tanrı hiçbir zaman iki insanı aynı yaratmazdı, her zaman bir eşsizlik bulunurdu. Ne olmuştu? Şimdi kimi götürecekti? Sadece bir tanesini alabilirdi.
Azrail Şaşkın, endişeli ve gergin bir şekilde döndü ve Tanrıya sordu: “Tanrım, ne yaptın? Tam 12 tane birbirinin tıpkısı insan var ve benim sadece birini getirmem gerekiyor. Nasıl seçim yapacağım?”
Tanrı Azrail’i yanına çağırdı ve kulağına gizli formülü; gerçeği, gerçek olmayanla ayırt etmenin yolunu fısıldadı. Tanrı, ona gizli şifreyi verdi ve “Sanatçının kendini heykelleri arasında sakladığı odaya git ve orada bunu söyle!” dedi.
Azrail sordu: “Peki nasıl işe yarayacak?”
“Endişe etme. Git ve bunu dene!” diye yanıtladı Tanrı.
Azrail, işe yarayacağından emin olmadan gitti. Sonuçta Tanrı yap diyorsa yapacaktı. Odaya girdi, etrafa baktı ve ortaya seslendi: “Bayım, tek bir şey dışında hepsi mükemmel. Çok başarılı bir iş çıkarmışsınız ama bir noktayı kaçırmışsınız. Bir tane hata var.”
Adam saklandığını tamamen unutmuş, ortaya çıkmış ve “Ne hatası?” demiş?
Azrail gülmüş. “Yakalandın! Tek hatan buydu: Sen kendini unutamazsın. Haydi, beni izle!”
Egonuzu bir kenara bırakın ve ne istediğinize odaklanın bu birazda Lego oynamaya benzer, siz önceden kafanızda neyi tasarlarsanız Lego da onu elde edersiniz :)
‘Ben’ bakış açınızı ‘biz’ bakış açısına dönüştürmeye başardığınızda kendinize fayda ve bütüne fayda sağladığınızı göreceksiniz.
Dünyadaki en iyi insan olacağıma dünya için iyi bir insan olmak benim için daha önemlidir.