En büyük düşman ve en iyi dost içimizde, yan yana: sevgi ve şiddet. Bu tüm insanlarda böyle. Arada da bol kafa karışıklığı veya bazen riyakarlık.
Canım şekerim bir tanem benim! Ama istediğim olmazsa hemen peşinden tehdit: Bak, fena yaparım ha!
Mevlana ve Yunus'u yetiştiren kültür biz. En şımarıkça talebimiz yerine gelmeyince: örneğin hasta yakınını hastanın yanına bırakmayan doktoru tehdit eden, gücümüz yeterse döven, gene biz. İkili ilişkilerimizde bile bu yaklaşım çok mu farklı?
Güvensizlik alıp başını gidince silahla,şiddetle çözüm olacağını sanan da biz.
Bu melek ve şeytan içimizdeki dostumuz ve düşmanımız her insanda var. Bakalım diğerleri nasıl bir yaklaşım sergiliyor:
Batı ve kuzey Avrupa kültüründe kadının memesinin, bacağının
çıplak olmasından korkan erkek veya devlet sayısı azdır. Ama silah her an ürkütür, halkta çok azdır.İngiliz polisi bile istisnalar dışında silah taşımaz.
Amerika da kadın memesinden korkan bir kültür vardır. Ama silah boldur. Silah görünce erkek adam aşınalığını göstermekten çekinmez.
Biz de maalesef Amerikaya özeniyoruz. Ama tabii biz bize benzeriz. Açık bacak veya meme ne kelime biz kadının saçının görünmesinden bile korkarız. Afganistana doğru bu korku kadın topuğu veya bacağına dönüşür. Bizde her subay, polis, hukuk adamı, mülki amir ve milletvekili kolayca silah ruhsatı alır.
Halka karşı olan gücün timsalidir silah. Subay zaten bu milletin geleceği için daha fazla sorumlu değil midir? İkna gücüyle mi? Hayır silahı ile. Yoksa neden Genelkurmayın (her Avrupa ülkesinde olduğu gibi) Savunma bakanlığına bağlanılmasından gocunan mesajlar versin emekli subaylar?
Mardin katliamı umarım bizim silah kültürümüzden kurtulmayı düşünmeye başlamamıza yardımcı olacaktır.
Hukuka, arabuluculuğa, şiddetsiz çözümlere kaynak ayırmamız gerek can havliyle!
Nasıl mı olacak? Denekler kurarak, çalışarak ve politikacılardan talebederek. Yani kendi çıkarımız için örgütlenerek! Kendimize ve birbirimize güven oluşturarak.
Yoksa şiddet( tehdit) her pazarlıkta, her alışveriş ve ilişkide ve tüm yaşamımızda gündemi belirlemeye devam edecek değil mi? Şekerim, canım, birtanem hitabları da,
Yunusa ve Mevlanaya olan hayranlığımız da şiirlerde kalacak. Asker gelsin de halletsin beklentilerimiz de devam edecek.