• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • Manisa 18 °C
  • İzmir 17 °C
  • Kurbanlık büyükbaş hayvan satışları başladı
  • Hıdır Besi Çiftliğinde Kurbanlık Dana ve Düve Satışlarımız Başlamıştır
  • A1 İngilizce Kursu Açılacak
  • A2 İngilizce Kursu Açılacak
  • 23 Nisan Programı Belli Oldu
  • Pusula Kurs İngilizce Hazırlık Kursu başlıyor
  • Muhasebe Personelleri Aranıyor
  • Türkiye Ekonomisini Neler Bekliyor Konulu Konferans
  • Has Evrensel Özel Güvenlik Eğitim Kurumu Kursları
  • Çalışma Arkadaşları Arıyoruz
  • Anadolu Gençlik Derneği Siyer-i Nebi Yarışması
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Yaşlanmak ve olgunlaşmak ayni şey mi?

Mahmut Tolon

Yaşlanmak ve olgunlaşmak ayni şey mi?

Bugünlerde  bu yörede doğan her iki bebekten biri 100 yaşına kadar yaşacayacak. Bu bize inanılmaz sorunlar ve imkanlar getiren bir gerçek.

 

Olgunlaşmak esasen incelikleri  anlamaktır. Ve kafayı her anlamda daha fazla  kullanmaktır. Yaşlılık ve olgunluk kavramlarını ciddi bir şekilde ayırmamız gerekir.

  Burcu Akpınar'ın  güzel bir Yaşlılıkbilim ve Etik  çalışması var, İngmar Bergaman'ın bilinen lafı ile bitirmiş : “Yaşlanmak, bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır. Ama görüş açınız genişler...” 

Yaşlılık önyargısı en temel önyargımız. Gençler genelde yaşlılardan velev ki maddi bir çıkarları olduğu hissinde olmasınlar, güdüleri ile uzak durular. Yaşlılık önyargısı sezgilerimizle ölüm korkumuzun bir dışavurumudur.

Esasen olgunlaşmak ve yaşlanmak terimlerini birbirinden ayırmak gerek. Beden yaşlanıyor ister istemez farkedilen bir gerçek bu.  Her insan yaşlanacaktır. Yaşlı dediğiniz kafasını kullanma alışkanlığını edindi ise yaşlıyken de kullanacaktır ve olgunlaşacaktır. Kafasını kullanan olgunlaşacaktır. Kullanmak çalışmayı içerir. Kafasını kullanma ve çalışma alışkanlığını edinmedi ise gençken olduğu gibi bir salak kalacaktır; tek fark genç bir salak olmayıp yaşlı bir salak olacaktır.

Gençlik bir kapitaldir nasıl kullanıyorsan, bu arada kullanmak tabirinin altını çizmek gerek, o şekilde yönlenir. Tecrübe ise olayın özüdür hatalar yapmak ve ders çıkartmak ve tercihan bunu yaparken kendi kendini aldatmamak.

Etrafı aldatma sanatında uzman olabilir insan ama yanısıra kendi kendini aldatma sanatında da  uzman olmuştur farkında olmadan. Buyrunuz size kendi imal ettiğiniz bir kısır bir  döngü.

 Halbuki her yaşlının içinde hapsolmuş bir genç vardır. Yüz yaşını geçmiş insanlarda ayni bazı gençlerde görebildiğim  muziplik ve  zeka parıltılarını gösteren dimağlar gördüm. 25 yaşında emekliliğinde etrafa anlatacaklarını kurgulamaya başlamış nice salaklar.

Çiçero'ya tekrar genç olmak ister misin?  diye sorulduğunda :

Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…” demiş.

Şöyle de ilave etmiş “Keşke sizler de bu çağa gelseniz de, benden dinlediklerinizin doğru olduğunu kendi deneylerinizle anlayabilseniz.”

Tecrübeyi biraz tehdit biraz tatlı söz ile paylaşabilirsiniz.  Eğitim dediğiniz de zaten tecrübenin bir nesilden diğerine aktarılması çabasından ibarettir.

Hekimlikten örnek vereyim: Genç asistan bir kaç ayda apandisit ameliyatını “öğrenir”  öğrenirken nesiller boyunca edinilen tecrübe kendisine sunulur ve ondan sonra ameliyatın kendisi o denli zor bişey değildir.

 

Bizler kopya çekerek,  örnek alarak öğrenen yaratıklar olduğumuzdan bir er ve geç öğrenmenin faydasını anlayıp bir “hoca”yı kendimize örnek alırız. Ama zurnanın zart dediği yeri teknik olarak anlasak tab u hoca olmak değildir. Bu ancak o uygulamanın geniş perspektif içindeki önemini anlamak ile mümkün olur.

 Eski Yunanda gönül ile hocaya bağlanmak zihnen de bedenen de hocanın eli ayağı  olmak şeklinde  beraber gelişirmiş.

Kafası çalışanlar kendilerine er veya geç bir hoca bulurlar. Herşeyi zaten bilenlerin bir hocaya gereksinimleri olmaz. Hocayı da bazı nüans ve detayları yani incelikleri yani zurnanın  zart dediği yerleri öğrenebilmek için rahatlatmak,  yani saygı göstermek, hocaya hizmet etmek  gerekir.

Batı medeniyeti ve anadoludaki medeniyeti kıyasladığımda bizde olgunluğa ve hocalığa gösterilen saygının batının çok üstünde bir noktada olduğunu görüyorum. Bu inanılmaz büyük bir kapital. Hoca sayısında ve kalitesinde ise hala bir eksiklik te göze çarpıyor. Hocalık konumuna gönüllerde gelebilenlere daha fazla sorumluk düşüyor demek bu basitçe.

Bu yazı toplam 2603 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Kuzey Ege Kurs
  • Kuzey Ege Kurs
1/20
Başlangıç Tarihi
Başlangıç Tarihi
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.