• BIST 9125.29
  • Altın 2324.279
  • Dolar 32.3653
  • Euro 34.9479
  • Manisa 13 °C
  • İzmir 15 °C
  • Hıdır Besi Çiftliğinde Kurbanlık Dana ve Düve Satışlarımız Başlamıştır
  • Solıdworks Bilen Eleman Aranıyor
  • Kurbanlık büyükbaş hayvan satışları başladı
  • Gece Bekçisi Aranıyor
  • Anadolu Gençlik Derneği Siyer-i Nebi Yarışması
  • Kayalı Akaryakıta Bay ve Bayan Ön Saha Personeli Aranıyor
  • Muhasebe Departmanı Aranıyor
  • Gıda Mühendisi Ön Muhasebe ve İşçi Aranıyor
  • Beden İşçisi Aranıyor
  • Fabrikanın Üretim Bölümünde Çalışacak Personel Aranıyor
  • Kasiyer Aranıyor
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Cep Telefonları, Baz İstasyonları ve Kaygılarımız - 2

Levent Sevgi

Cep Telefonları, Baz İstasyonları ve Kaygılarımız - 2

 

Bilimin açıklamada / modellemede henüz yetersiz kaldığı en karmaşık konuların başında elektromanyetik dalgaların canlılarla etkileşimi gelir.

 

Bir önceki yazımızda kaldığımız yerden devam edelim.

Konu neredeyse 25 yıldır tartışılmakta. Bizimkiler de dahil yazılanlar, çizilenler, söylenenler ortada. Biz, “konu bilim, teknoloji ve toplum olunca sözcüklere bile özen gösterin” derken daha ilk günden “vurun abalıya” diye teknolojiyi suçlayanlar, elde kazma baz istasyonu kulelerine saldıranlar, bilimsel veriye dayanmadan yargılayıp hüküm veren akademisyenler, elektrik ve manyetik alan farkını bilmeyen özellikle biyofizikçiler türedi; yıllarca boy gösterdiler medyada. Neyse ki, zamanla bilimsel bilgi / veri toplandıkça, bilimsel araştırma sonuçları açıklandıkça ortalık yatıştı, bugünlere geldik.  

 

Sözcüklere dikkat!

Etki, tehlike, zarar sözcüklerini birbiriyle karıştırmayın; etki olması zarar anlamına gelmeyebilir. Zararı yoktur ile henüz zararı gösterilememiştir çok farklıdır. Bir etkinin, zararın, vb. bulunamaması olmaması anlamına gelmez. Bilimsel olarak bir şeyin etkisi ya da zararı yoktur demenin anlamı ancak ve ancak olmadığının her yönüyle kanıtlanması ile olabilir. Bu ise insan sağlığı söz konusu olduğunda hemen hemen olanaksızdır. O halde, bulunamamıştır ya da görülmemiştir benzeri sözcüklerden hemen yoktur anlamı çıkarmak yanlıştır.

 

Bilimsel durum!

Bilimin henüz açıklamada yetersiz kaldığı, problemin zorluğu nedeniyle model kurmanın neredeyse olanaksız olduğu alanlarda farklı düşüncelerin ve görüşlerin olması normaldir. Bu gibi tartışmalarda belirsizlikler üzerinde farklı varsayımlar, “eminim ki ..” ya da “inanıyorum ki ...” diye başlayan olumlu / olumsuz öngörüler olabilir. Birisi çıkıp “göreceksiniz, ileride zararları ortaya çıkacak!” diyebilir. Bir başkası “yıllardır kullanıyoruz, olsaydı görürdük!” diye karşı çıkabilir. Kişisel görüş ve inanç olarak normaldir, ancak bunlar bilimsel kılıf altında verilemez! Öngörülerin, hatta inançların olduğu yerde bilim tartışmalara girmez. İnançlar ve düşünceler bilerek/bilmeyerek bilimsel kanıt gibi sunulamaz!

 

Çeyrek asır önce ne dediysek hâlâ geçerli!

Tam 25 yıldır yazıyorum / söylüyorum. Henüz bilimsel / doyurucu bilgi yok, bilgi yoksa şüphe ile yaklaşmalı, çünkü bilinmezlik bir risktir. Şüphe ve risk varsa korkmak, temkinli yaklaşmak akıllıca, ancak, iş paranoya boyutuna getirilmemeli!

 

Cep telefonları ve baz istasyonları konusunda bilimsel gerçekler, güncel durum nedir? Gelin bu soruların yanıtlarını, teknik terimlerden tanımlara, kurumlardan kurallara varıncaya dek tek tek ele alalım:

 

Soru: GSM sistemi nedir?

Yanıt: GSM hücresel haberleşme sistemidir. Sınırlı sayıda kanal ile aynı anda sınırlı sayıda aboneye hizmet verebildiğinden, milyonlarca GSM abonesine hizmet vermenin tek yolu kapsama alanını küçük hücrelere bölmek ve aynı frekansları tekrarlı olarak kullanmaktır.

 

Soru: Baz istasyonu nedir?

Yanıt: Baz istasyonu, bir GSM hücresinde cep telefonlarıyla iletişimi sağlayan verici/alıcı sistemidir. Her hücrede bir baz istasyonu olur. Hem abonelerle hem de komşu hücre baz istasyonları ile sürekli haberleşir.

 

Soru: Baz istasyonları yerleşim bölgelerinin dışına çıkarılabilir mi?

Yanıt: Hayır! Hücresel sistemde her hücre bir baz istasyonu demektir. 4G, 5G, 6G sistemleri geldikçe hücreler küçülmekte, baz istasyonu sayıları artmaktadır.

 

Soru: 4G-5G-6G geldikçe baz istasyonu sayıları katlanacak diyorlar, kaygılanmalı mıyız?

Yanıt: Kaygıya gerek yok. Tersine, deneyler ve hesaplamalar çevremizdeki elektromanyetik alan seviyelerinin düşeceğini göstermekte. Yani, yeni sistemler geldikçe, baz istasyonu sayıları arttıkça daha düşük elektromanyetik seviyelerde haberleşme sağlanabilmekte. Çevremizde kaç baz istasyonu olmasından çok yaşadığımız yerlerde ölçülen seviyelerin düşük olması önemli. 

 

Soru: Radyasyon nedir?

Yanıt: Radyasyon, madde içine nüfuz edebilen ışınlar / dalgalar demektir. Frekans aralı 0-300 GHz için Elektromanyetik (iyonlaştırmayan) Radyasyon, ötesine ise Nükleer (iyonlaştıran) Radyasyon denir. Kullandığımız radyo, TV yayınları, cep telefonları, mikrodalga fırınları gibi bütün elektriksel cihazlar iyonlaştırmayan radyasyon bölgesini kullanır. Kötü çağrışım yapan radyasyon, iyonlaştıran (nükleer santraller, nükleer enerji, röntgen, vb.) radyasyondur ve konumuzla ilgisi yoktur.

 

Soru: İyonlaştırmayan radyasyon etkileri nelerdir?

Yanıt: Elektromanyetik dalgalar frekansa bağlı olarak değişik oranlarda insan vücuduna nüfuz ederler. Frekans arttıkça nüfuz etme zorlaşır. Civardaki elektromanyetik dalgaların varlığı nedeniyle insan vücudunda oluşan elektrik ve manyetik alanlar iki tür etki yaratır. Bunlar ısıl ve ısıl olmayan etkilerdir. Isıl etkiler, insan vücudunda yutulan elektromanyetik enerjinin ısıya dönüşmesi ve vücut sıcaklığını arttırması olarak tanımlanır. Kimyasal, biyolojik, genetik ve psikolojik etkiler ise Isıl olmayanlardır.

 

Soru: Konunun uluslararası uzman kuruluşları var mıdır?

Yanıt: Evet. Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Kurumu (ICNRP), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşmiş Milletler (BM) ve AB yanında birçok ülke tarafından tanınır. Bu kurumlar zaman zaman bilimsel çalışmaları ve sonuçlarını özetleyerek günceller.

 

Soru: SAR nedir?

Yanıt: Elektromanyetik dalgalar vücudumuza nüfuz eder, yani vücudumuz tarafından emilir. Bu nüfuz etme frekanstan frekansa ve dokudan dokuya değişir. SAR (Specific Absorbtion Rate) Özgül Soğurma Oranı, kilogram doku başına yutulan elektromanyetik gücü (W/kg) gösterir.

 

Soru: Cep telefonlarında SAR değeri nasıl elde edilir?

Yanıt: Canlılarda SAR değerinin ölçülmesi için küçük, ince antenlerin doku içerisine sokularak elektrik alan değerinin ölçülmesi ile olasıdır. Bu nedenle, günümüzde SAR değeri ya elektriksel özellikleri insana benzeyen robot kullanarak laboratuvarlarda ya da bilgisayar simülasyonlarıyla elde edilmektedir.

 

Soru: Temel ve Türetilmiş Sınır Değerleri nedir?

ICNIRP kılavuzlarında sözü edilen sınır değerler bilimsel bütün verinin derlenmesi ile kısa ve orta vadeli ve hemen gözlenebilecek (ısıl) etkiler temel alınarak elde edilir. Temel sınır değer insan vücudunda 1° C sıcaklık artışına neden olan elektromanyetik güç yutulmasıdır. Tıp, insan vücudunun sürekli 1° C sıcaklık artışını düzenleyemediği ve sorunlar yarattığını söylüyor. Deneyler 4W/kg gücün insan vücut sıcaklığını 1° C arttırdığını göstermiştir. ICNRP ve DSÖ 50 kat güvenlik payı ile 0.08 W/kg SAR değerini temel sınır değer olarak kabul etmiştir. SAR, kolay ölçülebilen bir büyüklük değildir, o nedenle kolay ölçülebilen elektrik alan değerini kullanır. Buna da türetilmiş sınır değer denir.

 

Soru: BTK nedir ve ne diyor?

Yanıt: BTK, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumudur (www.btk.gov.tr). GSM hücresel haberleşme konusunda sınır değer belirleme ve denetleme yetkisi vardır. BTK türetilmiş sınır değerleri şöyle belirlemiştir: GSM 900 MHz için 30.9 V/m; 1800 MHz için 43.7 V/m, 3G (2100 MHz), 4G (2600 MHz) ve Wi-Fi (2.45 GHz) için ise 45.75 V/m. Isıl değer olarak 0.08 W/kg SAR değerinin karşı geldiği türetilmiş değerler bu değerlerin de üzerindedir. Geçenlerde Ataşehir’de evimde ve bahçemde yaptığım ölçülerde elektrik alan değerlerinin 3 V/m’nin altında kaldığını söyleyebilirim.

 

Soru: Isıl değer tartışmaları sürüyor mu?

Yanıt: Hayır! Cep telefonlarının ve baz istasyonlarının ısıl değerler cinsinden belirlenen sınır değerleri sağladığı artık bilinmektedir. O nedenle toplumda SAR tartışmaları neredeyse bitmiştir. Benim de yıllardır yaptığım ölçüler, baz istasyonları yakınında, cadde ve sokaklarda, evlerde / okullarda tipik değerlerin 1-5 V/m arasında, çok az yerde de 7-9 V/m arasında olacağını gösteriyor.

 

Soru: Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ne diyor?

Yanıt: DSÖ sağlıklı olmayı şöyle tanımlar: Sağlıklı olmak sadece hasta olmamak ya da belli bir hastalık taşımamak değildir; fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak iyi durumda olmaktır. Dolayısıyla, olaylara “sadece sınır değerler sağlanıyor o halde sorun yok” diye yaklaşmaz.

 

Soru: Baz istasyonları kanser yapar mı?

Yanıt: Yanlış soruya doğru yanıt vermek olası değildir. Soru, “sınır değerlerin altında ya da üstünde olması kanser tehlikesini ne derece etkiler?” şeklinde olmalıdır. Yanıt: “hala bilmiyoruz”. Bilimsel araştırmalar kesintisiz sürüyor. Her türlü deneysel sonuç ve bulgu değerlendirilmekte. On yıllık, 20 yıllık hatta daha uzun süreli çalışmalara gerek var. Bugün için “kanser yapar” demek kadar “kanser yapmaz” demenin de bilimsel değeri yok.

 

Soru: Araç kullanırken cep telefonu kullanmak riskli mi?

Yanıt: Kesinlikle, evet! Burada hiçbir tartışma / belirsizlik yok. Zaten trafik kurallarına aykırı.

 

Soru: CE markası sağlık için yeterli mi?

Yanıt: Hayır. Kullandığımız cep telefonlarının bir yerinde bulunan CE etiketi bir sağlık markası değildir. CE markası Avrupa Birliği pazarındaki elektronik cihazların belirli standartları sağladığına dair bir işaret sadece. Elektronik cihazların birbirlerini etkilemeden çalışabildiklerinin test edilip, onaylandığını gösterir.

 

Soru: DSÖ yüksek gerilim hatlarının kanserojen olduğunu kabul etti mi?

Yanıt: Evet. DSÖ, elde edilen bulgular ışığında neyin kanserojen olduğunu ya da olmadığını tablolar halinde yayınlamakta. Bu tablolarda Grup-1: Kanserojen; Grup-2A: Muhtemel (probably); Grup-2B: Olası (possibly) Kanserojen; Grup-3: Kanserojen Olmayan; Grup-4: Henüz Sınıflandırmamış olmak üzere 5 ayrı durum söz konusu. Örneğin, radyoaktif sızıntı, asbest gazı, sigara Grup-1’de, kafein Grup-2B’de yer almakta. Haziran 2001’de Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu enerji nakil (yüksek gerilim) hatlarının yakın civarında oluşan manyetik (ELF) alanların kanserojen olabileceğini açıkladı.

 

Soru: DSÖ cep telefonlarının kanserojen olduğunu kabul etti mi?

Yanıt: Evet, on yıl kadar önce DSÖ aşırı cep telefonu kullanımını olası kanserojen sınıfına soktu. Bu sınıfta kafein ve turşu da var. Ancak, 10-15-20 yıllık ve yüzbinlerce denekle yapılan çalışmalarda cep telefonları ile kanser arasında bir ilişki kurulamadı. Çalışmalar aralıksız sürüyor / sürmeli de!

 

Soru: Güncel hukuksal durum nedir?

Yanıt: Konuya iki açıdan bakmak gerek: Son sözü Danıştay’ın söylediği İdari yargı ve son sözü Yargıtay’ın söylediği Adli yargı. İdari yargı, yetkili kurumlarca konan sınır değerler, teknik kurallar gibi ölçütlere göre karar vermekte ve genelde hükmü “tazminat olacaksa zarar verdiğini dava açan bilimsel olarak kanıtlamak zorunda” şeklinde olmakta. Adli yargı ise konuya Haberleşme Hakkı - Yaşam Hakkı ekseninde bakmakta ve hükmü “insana zarar vermediğini GSM firmaları kanıtlamak zorunda” şeklinde olmakta. Adli Yargıda Yönetmelikler, vb. Yargıç kararını bağlamayabilir.

 

Soru: “Baz istasyonu beni hasta etti” diye tazminat alabilir miyim?

Yanıt: Bugün için İdari Yargıda bu şekilde tazminat almak neredeyse olanaksız! Cep telefonlarından ve baz istasyonlarından zarar gördüğünü kanıtlayıp tazminat davası kazanan henüz yok; bilimsel gelişmeler ve bulgular da yakın bir gelecekte bu tip bir davayı kazanma şansının olmadığı yönünde.

 

Soru: Evimin karşısına baz istasyonu kurdular; kaldırtabilir miyim?

Yanıt: Evet. Adli Yargıda yüzlerce örnek dava var. Kararların çoğu, tüketici / vatandaş lehinde. Özellikle, 2004 yılındaki ilk Yargıtay kararından sonra isteyen istediği yerdeki baz istasyonunu kaldırtabilir. Ancak, bu uzun ve zorlu bir yargı süreci gerektirir. Ayrıca, baz istasyonu gerektiği için kurulur. Kuruluyorsa orada çok sayıda kullanıcı vardır. Siz sağınızdakini kaldırtabilirsiniz ama hemen solunuza bir diğeri kurulacaktır. Aksi halde, bölgede haberleşme sıkıntısı olur.  

 

Soru: Bu konuda hiç mi kesin bilgi yok?

Yanıt: Elbette var. Örneğin, nasıl ki tıpta doz çok önemliyse cep telefonu kullanımında da süre çok önemli. Çok ve uzun sürelerle konuşanlar daha fazla risk altında. Deneyler, cep telefonu kullanım süresi ile kafa sıcaklığının artması arasında ilginç ilişkiyi ortaya koymuş durumda. Buna göre konuşma süreniz 3-5 dakikayı geçmemeli. Diğer koruyucu yaklaşımlar ise kulaklık kullanma ve görüntülü konuşma.

 

Son Soru: Cep telefonları ve baz istasyonları sağlığa zararlı mıdır?

Yanıt: Çeyrek asırda yaşantımızın önemli bir parçası olmasına rağmen hâlâ ne evet ne hayır diyebiliyoruz. Çünkü hâlâ bildiklerimiz bilmediklerimiz yanında çok az! Üstelik her yeni sistem araştırmaların sil baştan yapılması anlamına da gelmekte.

 

Başta söylediğimizi yineleyelim: Henüz kesin / bilimsel bilgi yok, bilgi yoksa şüphe ile yaklaşmalı, çünkü bilinmezlik bir risktir. Şüphe ve risk varsa korkmak, temkinli yaklaşmak akıllıca, ancak, işi paranoya boyutuna getirmemek de önemli!

 

Sonuç:

Günümüzde teknolojik gelişmeler, kamu, hukuk ve çevre benzeri düzenlemelerin çok önünde gitmekte. Gelişmiş, aklı ve bilimi kullanan toplumlar aradaki farkı olabildiğince kısa tutmaya çabalamakta. Türkiye de toplum olarak bu yönde çaba göstermek zorunda. Yasal düzenlemeler, kurumsal yaklaşımlar hep bilimsel veriler ışığında olmalı. Anahtar sözcük ise Topluma Güven Verebilmek! Bu ise akıl / bilim, liyakat, şeffaflık ve hesap sorabilme ile olası!

2022-02-10_16-47-11.png2022-02-10_16-47-18.png

Bu yazı toplam 1781 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 2
    Yazarın Diğer Yazıları
    REKLAM ALANI
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Amerikan Kültür Dil Kursu
    • Kuzey Ege Kurs
    • Kuzey Ege Kurs
    1/20
    Başlangıç Tarihi
    Başlangıç Tarihi
    Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.