19 Mayıs 2024
  • Manisa22°C
  • İzmir24°C

KIRK YIL BU SORUNLAR GÜNDEMDE OLACAK

Mahmut Tolon

04 Aralık 2009 Cuma 15:00

Kırk yıl bu sorunlar gündemde olacak

Uzaydan bir antropolog gelse ve türümüzü incelese herhalde bilhassa ülkemizde dört olaya epeyce hayret eder ve sayfalarca not tutardı.

Barış yani uzlaşma için karşılıklı saygı gerektiğinde herhalde hepimiz hemfikiriz. Acaba karşılıklı saygı var mı? diye düşünüyorum. Saygı göstermek ile alt etmek karıştırılıyor sanki, hâlbuki saygı olsa anlaşabileceğiz gibime geliyor.

Uzaylı gözüyle göze  çarpan bazı olayları alt alta kısmen yorumsuz bazen sorular sorarak  

not edelim:

1) Şehit ailelerinin barışa  itirazı: Savaşa giderken davul zurna oğlunu gönderen aileler aniden barış (=uzlaşma) olacağı zaman sokaklara dökülüyorlar.

2) Birisine “Sayın” dendi veya denmedi bir mesele oluyor.  Her insana saygı  olunca bir katile (Mr. Müsyü veya Herr,  anlamında bay ve bayan tek kelimede oturdu dilimizde Sayın) bile Sayın demekte ne zarar var?  Bazı insana Bay bazısına Sayın diyerek iki sınıflı bir toplum mu (tekrar) yaratacağız?  Sayın  diyerek te  birey'e olan saygı gösterilemez mi? Ayni zamanda gereken mesafe de korunamaz mı? Adam pedofil olur ama iyi bir yönetmen olabilir,  katil olur ama iyi bir ressam. Asılmasına karar verilebilir ama  ayrıca aşağılamak ta mı gerek?

3) Silahlı kuvvetlerinin içindeki bir yapı, el altında ticaniler tutup bunlarla insan öldürmeleri  için planlar yapabiliyorsa ve muvazzaflar memleketin seçimle gelen  iktidarını alaşağı etmek için plan yaparsa ve bu kısmen  doğal karşılanırsa, Sağcısı solcusu bunun bir daha olmaması için el ele vermezse güdülmeye layık konumdan nasıl çıkılacak?

Sonra  gene “ Halk plajlara akın etti vatandaş denize giremiyor”( F.K.Gökay) mantığı ile ( ayni zihniyetin ürünü ve  daha tanınmışı “Bu memlekete Komunizm gelecekse biz getiririz”) emekli Generaller bu ticanilere karşı mitingler düzenlenmesinde yardımcı olurlarsa ve bu şeriat tehlikesine karşı görev olarak algılanırsa.

4) Arapça veya Türkçe ezan sıkça gündeme gelir ise: Yüzde 90 veya 95 i Müslüman denilen ülkede  din devlet memurlarının tekelinde. En fazla % 60'ı ilgilendiren camiler için herkes istese de istemese de para ödüyor ve Sünni bir İslam günde beş kez hoparlörlerle namaza davet ederken ve örneğin  bir grup dinsizin ayni ses boyutunda kendi inancını yüceltmesi düşünülemez bir saygısızlık, hatta provokasyon addedilmez mi? Nasıl derler: eceli gelen it vs? Baskı var mı yok mu  elinizi kalbinize koyun düşünün!

3. ve 4 maddeler hakkında ek bilgi: Bugün ne gerek? Daha adilane dağılım ve şeffaflık. Daha az kamu giderleri.

2008 bütçesi 218 milyar TL.Milli Savunma bütçesi 13,3 milyar , Diyanet bütçesi 2 milyar,  56 milyar TL. borç faizi. Maliye Bakanlığı bütçesi içinde yer alan 33.8 milyarlık personel giderlerinin yarısından fazlası Milli Savunmaya ve Diyanete  ait.

 Hele hele bir zamanlar Japonya ile ayni kişi başı gayrisafi milli gelir sahibi iken Japonya'nın savunma ve dini harcamalarının azlığı  düşünülünce ve bizim sırtımızda 2 tabu ile nereye geldiğimiz düşünülünce durum biraz daha açıklaşmıyor mu? En azından fikirlerimizi nisbeten serbestçe paylaşabildiğimiz bir ortamda yaşıyoruz ki bu da umut için başlıca neden. Oluyor bir şeyler ferah olun daha da olacak.

Ordu artık diğer birimler gibi sınırları korumak vs ile uğraşacak  ve ordunun başındakiler artık“bu ülke benden sorulur” diyemiyecekler bu kafeslemeden sonra.  İmralı'ya zaten misafir aranıyor, gazeteler oraya  2 milyon TL yatırım yapıldığını yazıyorlar.  Merak etmesin hiç kimse, laiklik konusunu yeter koruyacak insan var bu ülkede!