01 Kasım 2024
  • Manisa11°C
  • İzmir15°C

ÇÖZÜM

Mahmut Tolon

17 Temmuz 2009 Cuma 16:26

Çözüm

 

Genel Kurmay Başkanı Başbuğ özenle rahatsızlığını dile getiriyor.

 

Gülen: „Dindarları  din düşmanlarına karşı mücadele ve mücahedeye çağırıyorum" demiş. Evrim açısından bakınca ikisini de anlayabiliyorum.

 

Gülen bilmez mi bu tür bir lafın nasıl anlaşılacağını? Ve bilmez mi esas büyük cihadın (mücadelenin)   kişinin kendiyle uğraşı olduğunu? Tedirgin olup söylemiştir diye düşünüyorum.

 

O da benden, öbürü de ve ikisi de öteki değil benim için. Bu 3 çocuk yapın lafına rağmen Başbakan Erdoğan da öteki değil. Kendi eğitimi ile konuşuyor ve şu anki kibiriyle ikna edilmesi zor.

 

Kavga ve desinformasyon ile bir yere varamıyacağımızı görüyoruz umarım!

 

Tarikat yol demek. Her türlü tarik sonunda hüsnükuruntuya dönüşüveriyor, onun için kafamızı kullanalım ve çözüm üretelim.

 

Askeri yol da bir kariyer, dini olanı da.  Bu kariyerler ayni anda  forme (arzulanan) ve deforme ediyor. Doğal olarak birbirimizi  ancak diğeri olarak görebiliyoruz ve gene doğal olarak kişi en fazla kendi algıladığına güveniyor. Bilincimiz bu, malzeme bu.

 

Evrim açısından Hz. Muhammed de, Hz Musa da, ortak akılı yakalamaya çalışıp o an en uygun olarak algıladıklarını yapmışlar. Hep biz ve onlardan bahis edilmiyor mu dini kitaplarda?  Ne demişler?

 

Öldürme demişler örneğin. Kendinizi  o zamanda yaşayan bir bilge olarak görün: Siz ne yapardınız? Efsanelerden, bilgelerden faydalanarak siz de öldürmeyin derdiniz değil mi? Dinde şeriat safhasını aşmış düşünürler kolayca anlayacaktır dediklerimi. Mesele bugün için gerekeni yapmak. Bir büyük güçten geliyoruz, bu bizim için ilk etapta güneş. Güç bilinçli mi, değil mi? Her kişinin kendi başına karar vermesi gereken bir şey. Bu düşünce yükümlülüğünü  de tarikatlara, orduya, memur bilim insanlarına ihale edemeyiz. Her kişi imkanı dahilinde kendi düşünmek ve aramak  zorunda. Yapıyor da zaten.

 

Okuyup, çalışıp  dinleyip düşünerek her kişi nereye varacaksa varsın şiddet kullanmadığı, tehdit etmediği sürece. Tedirgin olacak bir şey yok, her kişi netice itibariyle sizin gibi. Kimse imkanlarını ötesine mecbur edilemez ve ancak merak ederse ötesini görebilir. İnsanlar biri ölmeden onu övemeyecek kadar bencil. Kibirli bir türüz biz ve gerçeklere tutunmadan da  bir yere varamayız. Gerçeklere yeterince bakınca ise kendimizi nasıl aşabileceğimizi görüyoruz.

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün yerine koyun kendinizi: zaten her ilkokulu Türkiye'de bitiren de bir oranda, her Harbiye'yi bitiren de daha yüksek bir oranda  koymuyor mu? İlla kurtarmak isteyen de kurtarılacak ortamın ortaya çıkmasına istemese de neden olmuyor mu?  Bilim insanları bile yeni kısmen gereksiz deyimlerle kendi çıkarlarını korumaya gayret etmiyorlar mı? Yoktur birbirimizden farkımız.  Muhammed' de,  Atatürk' te  dahiyane şekilde o günkü şartlara göre  en iyisini yapmamışlar mı?

 

Bugün ne gerek? Daha adilane dağılım ve şeffaflık. Daha az kamu giderleri.

 

2008 bütçesi 218 milyar TL.Milli Savunma bütçesi 13,3 milyar , Diyanet bütçesi 2 milyar,  56 milyar TL. borç faizi. Maliye Bakanlığı bütçesi içinde yer alan 33.8 milyarlık personel giderlerinin yarısından fazlası Milli Savunmaya ve Diyanete  ait.

 

 Hele hele bir zamanlar Japonya ile ayni kişi başı gayrisafi milli gelir sahibi iken Japonya'nın savunma ve dini harcamalarının azlığı  düşünülünce ve bizim sırtımızda 2 tabu ile nereye geldiğimiz düşünülünce durum biraz daha açıklaşmıyor mu?

.

Bu ekonomik kriz de 2000 yılında olan da sadece ve sadece  yavaşça üstümüze gelen kendimizin neden olduğu doğal süreçten yani küresel ısınmadan kaynaklanmıyor mu mi? Bunu iktisatçılar da anlayacaklar ve yavaş yavaş evrim okumaya başlayacaklar.

 

 

 Çözüm ahdaşlarım, eğitimde ve  gerekli nüfusta uzlaşmada.. Bunu  anlayanın anlamayana can havliyle anlatmasında. Çözüm ortak akılda, anlaşmakta! Ne kadar erken uygularsak o kadar karlı çıkacağız. Türkiye küresel çözümün odağı olabilecek kadar zengin hala.