MHP Kadın kolları kadınlar gününü kutladı
Akhisar: (Kenan MOLLA)
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Akhisar İlçe kadın kolları başkanı Selma Kırbaşlı, yönetim kurulu üyeleri ve Halkla İlişkiler Başkanı Nuran Selçuk ile birlikte Paşa mahallesi 30 Sokak 54 numaradaki yeni Parti Lokalinde 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü için basın açıklaması yaptılar.
Kadın Kolları tarafından organize edilen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yönetim kurulu üyelerinin evlerinde yaptıkları pasta, börek, kek ve tatlıları basın açıklamasından sonra gelen misafirlere ikram ettiler. Düzenlenen Kadınlar Günü toplantısına Akhisar MHP Kadın Kolları Başkanı Selma Kırbaşlı, yönetim kurulu üyeleri ve Halkla İlişkiler Başkanı Nuran Selçuk ve Salihli MHP Kadın Kolları başkanı Yüksel Özalp ve yönetim kurulu üyeleri ve partili üyeler katıldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü basın açıklamasını kadın kolları başkanı Selma Kırbaşlı ve Halkla İlişkiler Başkanı Nuran Selçuk ayrı ayrı okudular.
8 Mart Dünya kadınlar günü basın açıklamalarının tam metni:
Değerli arkadaşlarım, Kıymetli kadınlarımız, Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Kadınlarımızın sorunlarının daha yoğun bir şekilde gündeme gelmesine vesile olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Kadının ihmal edildiği bir toplumun varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin mümkün olmadığına inanıyorum. Ziya Gökalp'in kadın tamam olmadıkça eksik kalır bu hayat veciz ifadesi, bu gerçeğe işaret etmektedir. Buna rağmen, dünyada kadınların hayatın her alanında erkeklerle eşit bir konuma gelmeye başlamaları, vatandaşlık kurumunun güçlenmesine paralel olarak, ancak Fransız ihtilalinden sonra gözlenen bir gelişmedir. Bir toplumun sahip olduğu uygarlık seviyesini ölçmek için, kadının hayat şartlarına bakmak gerekir.
Geleneksel Türk toplumunda kadın daima, batı ve doğudaki diğer örneklerine göre oldukça ileri sayılabilecek bir konumda bulunmuştur. Orhun abidelerindeki ifadelerden eski Türk Devletlerinin yönetimine kadar bunun bir çok örneğini görmek mümkündür. Ancak, çağdaş gelişmeler doğrultusunda ülkemizde kadınlar; sosyal, kültürel ve ekonomik hayata iştirak için, tanzimat fermanından itibaren, özellikle de 19. Yüzyıl başından beri yoğun mücadele vermişlerdir. Bu mücadele, cumhuriyetimizin ilanından sonra oldukça ileri bir düzeye ulaşmıştır. Bu çerçevede, cumhuriyetin ilk yıllarında kadın halk fırkası kurma girişiminden, Türk Kadınlar Birliği adıyla bir derneğin faaliyete geçmesine kadar bir çok gelişmeye şahit olunmuştur.şuna kani olmak lazımdır ki, dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir diyen büyük Atatürk'ün desteğiyle yürütülen çalışmalar sonucu, kadınlarımız, diğer birçok ülkedeki hemcinslerine göre oldukça ileri bir konum elde etmişlerdir.
Türk kadınları, 1930 yılında belediye meclislerine, 1933 yılında muhtarlığa, 1934 yılında milletvekilliğine seçme ve seçilme hakkı elde etmişlerdir. Bu düzenlemelerle parlamenterlikten yöneticiliğe ve yargıya kadar hemen her alanda önemli konumlara gelen kadınlarımız, böylece, batıdaki hemcinslerinin asırlar süren mücadeleler ve çekilen büyük acılarla ulaştıkları haklara kısa sürede kavuşmuşlardır. Ancak, bu durum, kadınlarımızın elde ettikleri hakları etkin şekilde kullanmalarını ve geliştirmelerini sağlayamamıştır. Örneğin, 1935 yılında ilk defa seçimlere giren kadınlarımız, Atatürk'ün koyduğu gayrı resmi kota sayesinde 395 milletvekili arasında 18 kişiyle mecliste temsil edilmişlerdi. 0 tarihten beri kadınlarımız aynı oranda temsil imkanına ulaşamamışlardır.
Ülkemizde, kamu sektörü başta olmak üzere, çalışma hayatında giderek artan bir oranda yer almalarına rağmen, kadınlarımızın hala çözüm bekleyen çok önemli sorunları bulunmaktadır.Ülkemizde kadın nüfusunun önemli bir bölümünün eğitim sorunu vardır. Bilhassa kırsal kesimde okuma-yazma bilmeyen, örgün öğretim imkanlarından yararlanamadığı için kendini yetiştirememiş kadınlarımızın sayısı oldukça fazladır.
Köyünde tarlasında veya şehirde fabrikada, büroda, evinde bütün gün çalışan ama sosyal güvencesi olmayan milyonlarca kadınımız vardır. Hayatın her alanında tutunmaya çalışan; bunu yaparken gerçekten çok büyük sorunlarla boğuşan, adeta varlık-yokluk mücadelesi veren kadınlarımız vardır. Gecekonduda, derme çatma barakalarda, sağlıksız konutlarda oturmak zorunda kalan, kocası işsiz olduğu veya aldığı ücret evini geçindirmeye yetmediği için, ailesine, çocuklarına bakmaya çalışan kadınlarımız vardır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Türk kadınının bir çok alanda başarıdan başarıya koştuğu da bir gerçektir.
Ev kadınından sanatçısına, çiftçiden politikacısına kadar her düzeyde Türk kadını, sürekli gelişen bir bilinçle toplumdaki konumunu sorgulamaktadır; sorunlarını ve bunların çözümü talebini her geçen gün daha yüksek sesle dile getirmektedir. Türk kadını artık karar alma ve uygulama mekanizmalarında daha fazla söz sahibi olmak istemektedir. Bunun için de, politikada kendisine, nüfus içindeki ağırlığına ve toplumsal konumuna uygun bir yer açılmasını, sistemin bu doğrultuda değişmesini talep etmektedir. Kadın sorunu, esasen bir demokrasi sorunudur. Türkiye demokratlaştıkça, özgürlük alanları genişledikçe, kadınlarımızı n sorunlarının çözümü de kolaylaşmaktadır. Özellikle, eğitim düzeyinin yükselmesi, kadının iş hayatındaki yerini artırmakta ve konumunu güçlendirmektedir. MHP'ye daha fazla destek olun. Bilin ki, Milliyetçi Hareket Partisi ne kadar güçlenirse, sizin mücadeleniz de hedefine o kadar yaklaşır. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
8 mart 1957 de Amerika da 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları için başlattığı greve polisin engelli o1masıyla çoğu kadın 129 işçinin can vermesiyle başlayan hareket sonucu ortaya atılan Dünya Kadınlar Günü dünyada 1977 yılında resmen kabul edildi.Türkiye de ise 8 Mart Dünya Kadınlar günü ilk kez 1921 de kutlanmaya başlandı. Tüm dünyada ve ülkemizde kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu bir hayat özlemlerini dile getirdikleri bu günde siz misafirlerimize hoş geldiniz diyerek konuşmama başlamak istiyorum. Şüphesiz böyle bir günde konum kadın, özellikle de kendi kadınımız! Türk kadını tarihin derinliklerinden günümüze kadar toplumsal hayatın, millet ve devlet yapısının odağında yer almış, her devirde feragat ve fedakarlıkların en yücesini yapmıştır.Atatürk'ün Dünyanın hiçbir kadını, ben vatanımı kurtarmak için Türk kadınından daha fazla çalıştım, diyemez sözü bizim kadınlarımızı anlatan en güzel örneklerden biridir. Tarih boyunca Türklerde kadının her zaman özel ve saygın bir konumu 'olmuştur. Mitolojik dönemden elimize ulaşan eserlerden, Türk kadınından saygı ile bahsedildiğini, kadının devletin her kademesinde yer aldığını, tarihte devlet başkanlığı yapan ilk kadınlarında Türk kadınları olduğunu öğreniyoruz. Cumhuriyetin kuruluşu ile Türk kadını başta eğitim olmak üzere hukuk, çalışma, siyasi,katılım toplumsal ve aile hayatında eşit haklara sahip olmuştur. M. Kemal Atatürk'e toplumsal yapının sağlıklı oluşabilmesi için gösterdiği yol şöyledir. Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır.Bu yol, büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek.
Türk kadının bilimsel, ahlaki, sosyal, ekonomik hayta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yoludur demiştir. Bu yol, bizlere Türk toplumunun ilerlemesi, gelişmesi ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilmesinin önünü açmıştır. Peki, biz bu yolda ne kadar ilerledik? Günümüz Türk kadını bilimsel, ahlaki, sosyal, ekonomik hayatta kendine ne kadar yer edinebildi? Yoksa yine ikinci vatandaş, gölge vatandaş olması için mi çalışıyor? Bu sorunun cevabı ve yorumunu sizlere bırakıyorum. Kadınların toplumsal ve siyasal yaşamdaki konumları o ülkenin gelişmişliğini önemli bir göstergesidir. Ezilen, horlanan, itilen kadınla bunların başarmamız mümkün değildir.
Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ile anam İl Bilge Hatun'u gönderdi diyordu. Bilge Kağan, Bengi taşlarda. Fermanlar Hakan ile Hatun buyurur ki . . . diye başlıyordu. Türk töresinde Kadın hakkı, Tanrı hakkıydı O halde daha bilinçli, daha uyanık bakalım çevremize. Bayrağın kutsallığını bilen, vatan ve milletine bağlı olan, İslamiyeti ruhuna doğru sindirilebilen geçmişe sahip çıkıp geleceği doğru planlayabilen fertler olarak yeni kuşakları da bu bilinç ve ideolojiyle yoğurup şekillendirebilelim. İşte o zaman gerçekten cennet anaların ayağı altında olacaktır. Bu güç Türk kadınında vardır.Bu gücü bize inancımız ve tarihimiz vermiştir. Şimdi bize Ergenekon destanındaki dişi kurt Asena gibi davranmak kalıyor. Birer Asena olalım ki milletimize yol gösterebilelim.Birer Asena olalım ki bayrağına, vatandaşına sahip çıkan evlatlar yetiştirelim. Sözlerimi Başbuğ Alparslan Türkeş'in sözleriyle bitirmek istiyorum dalından kopan yaprağın akıbetini rüzgar tayin eder Öyle bir ortam hazırlayalım ki rüzgar biz olalım. Gününüz kutlu olsun, saygı ve sevgilerimle.