Akiad'ın 3. Tecrübe Paylaşım Toplantısının Konuğu İsmail Keskinoğlu
Akhisar (Kenan MOLLA)
Akhisar Aktif İş Adamları Derneği tarafından üçüncüsü düzenlenen Tecrübe Paylaşım adı altındaki toplantının konuğu Tavukçuluk ve yumurtacılık sektöründe marka haline gelen Keskinoğlu Şirketler grubu yönetim kurulu üyesi İsmail Keskinoğlu oldu.
Keskinoğlu Şirket Grubunda kurumsallaşma, aile şirketlerinin dünyadaki yeri, bilgi işlem alt yapısı konusunun önemi, firmaların en büyük kaynakları ve 2010 yılında nasıl bir ekonomi bizleri bekliyor gibi bir çok sorulara yanıt veren Keskinoğlu değişen ekonomik yapı ve şirket yönetimlerindeki çeşitlilik nedeniyle bugün Türkiye' deki piliç etinin yüzde 95'ini 9 ila 10 firmanın ürettiğini belirtti.
Müslüman sermayesini kabul etmeyen Batılı ülkeler sayesinde sermayenin Türkiye' ye kaydığını belirten İsmail Keskinoğlu Tüm dünyada 11 Eylül vakalarından sonra ve Rusya' da oligartın ciddi bir gelişime başlamasından sonra sermaye yer değiştirmeye başlamıştır. Müslüman sermayelerinin batılı ülkeler kabul etmemeye başladılar. Bu değişim süreci içerisinde Amerika'da Monopoly Üniversitesinde eğitimdeydim. Arapların sahip olduğu her şeyin nasıl batılılar tarafından bir şekilde Ruslara peşkeş çekildiğini yada el değiştirildiğini bire bir şahidi oldum. Özellikle 11 Eylül vakalarından sonra gerçekten Müslüman sermaye batılı tarafından istenmemeye başladı. Bu da siyasi istikrarın da oluşması neticesinde bizim çok işimize yaradı. Böylelikle sermaye de gidecek yer bulmuş oldu. Türkiye' de sermaye gidecek yer bulunca zaten bankacılık sistemi o günlerde çökmüş gibi gözüken Türkiye halbuki inanılmaz iyi bir bankacılık sistemi kurmuştu. Bunu da tüm dünya çökerken 2008 krizinde gördük. Dolayısıyla Türkiye gelişmekte olan ülkeler Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Polonya, Macaristan, Güney Afrika ve Kore ile birlikte dünyanın gözdesi ülkeler olmaya başladı.
Dünya bir finansal enstrüman cinayetine başladı. Finansal enstrümanlar bilgisayar sistemleri geliştikçe insanların profesyonel yöneticilerin prim alma aşkından dolayı yepyeni finansal enstrümanlar üreterek, oturdukları yerden karlılıklarını arttırıp prim aldıkları bir dönem başladı. Bunların bir balon şekline gelebileceği hiçbir zaman düşünülmüyordu. 2008 yılında bunun bir balon şekline geldiği ve bir anda çıkınca dünya büyük bir paniğe girdi. Türkiye ise bu meydana gelen bunalım krizinden başarılı bir şekilde çıkan ülkeler arasında yer almayı bilmiştir. Bir çok kişiye espiri konusu olan teğet mi geçti diye konularda sorulmaktadır. Teğet geçip geçmediği kişiden kişiye değişebilir.
Bence Türkiye' yi diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırırsak gerçekten kriz teğet geçmiştir
Yönetimsel olarak benim örnek aldığı iki dünya firması vardır birisi Ford diğeri ise General Motors şirketleridir. Ancak dünyanın devi General Motors' un çöküşünü hep birlikte izledik, yine bunun yanında bu dünya devi firmasında çalışan bir çok arkadaşımı bu çöküşten dolayı ağladığına şahit oldum. Bu da bizlere hiçbir şeyin sonsuz olmadığını göstermektedir. Bunun için bizler sadece süreyi uzatmak adına çalıştığımıza inanıyoruz.
Bu olaylarda bizlere şunları gösterdi, büyük olmak esasında büyük bir hikaye değil, biz küçüğüz diye büyük firmalarla rekabet edemeyeceğiz anlamına da gelmemektedir. Bunu hangi ölçeğe indirirseniz indirin, örneğin bir bakkalsak süpermarket ile rekabet edemeyeceğiz anlamına gelmiyor. Ben Keskinoğlu tarafından baktığımda bu kriz yaşanana kadar ki dünyanın en büyük firmaları bu ekonomik krizde battı. Bizler zaman ile bu büyük firmalarla rekabet edemeyeceğimizi düşündük, çünkü o büyük bir firmanın 4 haftada kestiği bir tavuk Türkiye' nin 1 yılda kestiği tavuğa eşitti. Biz ondan sonra dedik ki biz bunların hepsi ile rekabet edebiliriz. O günden beri onların olduğu her pazarda, kılıç çekiyoruz, karşılıklı kılıç sallıyoruz ve cepheler kazanıyor veya kaybediyoruz. Ancak biz savaşta daha iyi gidiyoruz, en başta bizim savaşta kaybedecek şeyimiz daha az onlara göre. Benim şahsi görüşüm artık dünyada büyüklük ekonomisi yoktur, verimlilik ekonomisi vardır. Biz Keskinoğlu olarak toplam verimliliğimizi en iyi hale getirebilirsek biz iyi oluruz.
Bu kriz döneminde, şirketteki bütün arkadaşlarım bana aynı soruyu sordular İsmail bey ebediyete giden firmayı nasıl kurarız, nasıl bir firma iflas etmez, bunun formülü nedir. İnanın arkadaşlar çok basit bir formülü var en ucuza üretip en pahalıya satarsanız kesin batmazsınız, bundan daha basit bir formül yok. Bir firma karlı olduğu sürece masraflarını karlılığına göre yapıyorsa karlarını yatırımlarına göre yapıyorsa hiçbir sıkıntısı olmayacaktır. Toplam verimlilik derken neyi kastediyoruz. Mal alırken kazanılır evet mal alırken kazanılır, satarken kazanılmaz mı hayır satarken de kazanılır. Hatta bir yerden bir yere giderken de kazanılır rahmetli dedem Akhisar' a ilk geldiğinde at arabacılığı yapıyordu, buradan Gölmarmara ve Kırkağaç gibi bölgelere giderken alacağı ücretten nakliye ücretinin de hesabını yapardı. Bu maksat ile dönerken yolda taş toplayıp o taş paraları ile nakliye masrafını çıkarırdı. Bundan dolayı hesaplarımızı yaparken dedemizi çok anıyoruz. Bizler yıllık gözden geçirme toplantımızda, 52 haftalık çalışma döneminde okullarda olduğu gibi 27 haftalık dönemi finaller zamanı gibi çalışmıyorsak, işte o zaman çalışmadığımız ve sıkıntımız var anlamına gelmektedir. Hedeflere çok zahmet çekmeden ulaşılmamaktadır.
Dünyada bundan sonra neler olacak, bu konu ile ilgili benim görüşüm, verimlilik çok çok daha önemli hale gelecektir. Bu verimlilik önemli hale gelirken, doksanlar öncesi modern dünyada 3 tane ana fonksiyon vardı. Bunlardan bir tanesi finans, bir tanesi üretim ve diğeri de pazarlama idi. Zaten üretim ve pazarlama esasında ticaretin iki tane fandimental temel taşıdır. Bunların yanında finans vardı, Türkiye'de de şöyle yürüyordu işler. Bir firmanın finansı çok güçlü ise diğer ikisi çok güçlü olmasa bile finans iyi olduktan sonra enflasyonist politikalardan dolayı firma hayatını sürdürebiliyordu. Yani para ile para kazanmanın dönemi vardı. Ya da üretimi çok başarılı olan bir firma rekabet fazla olmadığı için orada başarılı olabiliyordu. Türkiye' de de son 10 yıldan buyana üretim verimliliği konuşulmaya başlanmıştır. Pazarlaması için ise kaliteli ürün üreten kazanıyordu. Ancak şimdi artık kaliteli ürün diye bir şey duymuyoruz, çünkü o kadar fazla rekabet var ki muhakkak kaliteli ürün ürütmeniz gerekmektedir. Daha sonraki yıllarda bu üç fonksiyona daha farklı fonksiyon dalları eklendi. Doksanlardan sonra insan kaynakları ve toplam kalite yönetimi kurumsallaşma gibi konsepler ilave oldu. Dünyada şirketlerin yüzde doksan yedisi aile şirketleri ile döndürülüyor. Bundan dolayı sanıldığının tam aksine aile şirketleri dünyada çok önemli bir yer tutmaktadır. Artık günümüzde mevcut konseplerin hepsini iyi yapmanız gerekmektedir. İki binli yılların sonrasında da enformasyon sistemleri konusu daha doğrusu bilgi işlem alt yapılı firmalar çok önemli hale gelmiştir. Yanınızda 10 kişi dahi çalışsa insan kaynakları çok önemli bir yer tutmaktadır. Bence firmaların en büyük varlığı insanlardır. Hiç birimizin bir ekipmanı, aleti, kamyonları, dükkanları, stokları hatta kasada duran paramız bile yanımızda çalışan arkadaşlarımız kadar kıymetli değildir. Çünkü firmanın değerlerini onlar oluşturmaktadır. Bugün bir firmanın değerini görmek istiyorsanız geleceği götürecek insan kaynağını görmemiz gerekmektedir. Bu anlamda Keskinoğlu firmasının çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Yönetici ortalama yaşımız 32' dir ve 8 yıllık ortalama çalışma süresi ile Keskinoğlu' nda bulunmaktadır.
Düşünenin aksine Akhisar' a önemli verilmesi gereken mesajlardan bir tanesi bizim kesimhanemizde sadece 2 tane departmanızda işçi sirkülasyonu ile alakalı problem vardır ki, onlarda son iki aydan beri yeni bir teknik ile çözdük. Bundan sonra Keskinoğlu firmasında işçi sirkülasyonu çok düşük olacaktır. Bizim firmamızda işçi döndürme oranı yüzde 10' un altındadır. Bu yüzde oranı dünyada yüzde yirmi normal kabul edilir. Bizim bir çok departmanımızda emekliler haricinde işçi sirkülasyonu sıfırdır. Yeni işçi alımlarının yüzde doksanı kapasite artışındaki ihtiyaçtan dolayı alınmaktadır.
Bizim konsantrasyonumuz verimlilik konusu üzerinde gelişmeye devam etmek, üretim, satış, lojistik performansımızı arttırmaktır. Bu ancak böyle olursa başarılı olunabileceğini, dünya devi firmalarla ancak böyle olursa rekabet edebileceğimize inanıyoruz. İnşallah bu hedefimiz de 1 milyar lira Keskinoğlu hedefine giden yolda muvaffak oluruz.
2010 yılı erken seçim hikayesi ortaya çıkmaz ise ki sayın Başbakanımızın çıkmayacağına dair bir açıklaması oldu ve kurumlar arasındaki gerilim bir şekilde iyi yönetilirse, ben 2010 yılının Türkiye için çok parlak bir yıl olacağını düşünüyorum. Ancak bunun haricinde 2010 yılının iyi bir yıl olması 2011 yılının da iyi bir yıl olacağının anlamını çıkartamayız. Doğru işi doğru zamanda yaparsak, mutlak ve mutlak o sektör ayakta kaldığı sürece bu firma biz olmamız lazımdır. Eğer o firmayı biz olmayı hedefliyorsak, o zaman hiçbir sıkıntımız yok. 1997 yılında sadece Ankara bölgesine piliç 37 tane piliç markası vardı. 2000 yılında Türkiye' nin tavuk üretiminin yüzde 95' ini 20'ye yakın firma yapıyordu. 2005'li yıllara geldiğimizde 19 firma Türkiye piliç etinin yüzde 90'ınını üretiyordu ve yıl 2010 Türkiye' de şuanda 9 ila 10 tane firma Türkiye piliç etinin yüzde 95'ini üretmektedir. Bir işi yaptığınızda en büyük önemli olmak değildir, küçük dahi örneğin bakkal dahi olsanız en verimli en güzel işi yapmanız gerekmektedir.
Akhisar üzerine gelen gübre kokularına da çok yakında bir çare buluyoruz, şuanda araştırma aşaması içerisindeyiz, 100 bin nüfuslu bir şehre kötü koku salmak istemiyoruz, en kısa zamanda bu işi çözeceğiz dedi.
3. Tecrübe Paylaşım toplantısında AKİAD Dernek Başkanı Said Yalçın, yönetim kurulu üyeleri Yusuf Çakır, Ekrem Türkoğlu, Ethem Kurnaz, Osman Akkuş, Aydın Aydar, Hüseyin Ölmez, Berat Eren, Zülfikar Benibil, Mehmet Büyükaydın, Ahmet Öztürk, Gökhan Kayalı, Gökhan Okur, Süleyman İşçi ve Harun Eryüksel katıldı.