• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Manisa 19 °C
  • İzmir 17 °C
  • Ön Muhasebe Personeli Aranıyor
  • Karabulut Şirketler Grubundan Duyurulur
  • Köfteci Ramiz İçin Denetim Elemanı Aranıyor
  • 5 Mayıs’ta Yenileme Eğitim Dönemi Başlıyor
  • Bay ve Bayan Beden İşçileri Aranıyor
  • Kurbanlık büyükbaş hayvan satışları başladı
  • Hıdır Besi Çiftliğinde Kurbanlık Dana ve Düve Satışlarımız Başlamıştır
  • Pusula Kurs İngilizce Hazırlık Kursu başlıyor
  • Muhasebe Personelleri Aranıyor
  • Çalışma Arkadaşları Arıyoruz
  • Anadolu Gençlik Derneği Siyer-i Nebi Yarışması
  • İkinci el saç ve sandaviç panel bulunur

Dünyayı Kurtaran Adam Yel Değirmenleri ve Rüzgar Tribünlerine Karşı

Mahmut Tolon

Dünyayı Kurtaran Adam Yel Değirmenleri ve Rüzgar Türbinlerine Karşı

 

  Akhisar’da AVM yapılıyor, yakında kasabamız şenlenecek.  Rüzgar türbinleri zaten var. Tavuk tersi kokusu da bazı rüzgarlarda çekilmez boyutta. Oldenburg’a bir heyet yollasa, orada nasıl bu kokunun geçen süre içinde kısmen önlenebildiğini görebilir yetkililer.

 

 

   Dünya değişiyor. Daha çok bilgi bazı ön fikir ve yargılarımızı değiştirmemize yol açabiliyor.  Hergün herşeyi tekrar yargılamak gibi zor işlerle karşı karşıya kalabiliyoruz.  Daha dün annemizin kollarında coşarken, bugün annemiz öldü  ve İronman  VI  (kolay olsun diye  Türkçe Ayranmen IV de diyebiliriz)  artık AVM lere (Alışverişmerkezi’nin kısaltılmış yaygın hali) karşı. 

 

  AVM ler sayesinde hepimizin daha genç – malum orada özenme ticareti yapılıyor- daha şık, daha zayıf ve sağlıklı olamadığımızı anladık.   “Acaba Aveme şehir içini öldüren küçük esnafa ve yerel renklere zarar bir her naneyi tek tip çorbalaştırma modası mı?”  diye hafiften  tedirginiz.

 

   Eh, çevrecinin gurur vesilesi yel değirmenleri pardonnnn temiz aletrik (cereyan)  üreten  “rüzgar türbinleri” de acep çevreye zararlı mı?  diye soran  münafık ve muhtemelen yabancı ajanları da mı var acaba diye kendimize sorma vakti geliyor mu?

 

   Ne yani? Yenilenebilir enerjinin her türlüsü tertemiz ve OMO beyazlığında değil mi? sorusu bilhassa Batı Avrupa’da epeyce bir kavgaya yol açıyor.

 

   Neüzübillahişeytanirecim,  şeytan benden uzakta dur! Bu insanlara da yaranmak zor kardeşim.

 

  Almanya’dan yel  değirmenleri hakkındaki fikirlerinizi izninizle bazı veriler paylaşarak tekrar gözden geçirmenize hizmet edeyim:

 

  Yel değirmenleri yenilenebilir enerji türünde elektrik enerjisi üretiyorlar. Ama çevrecilerin sevgilisi  linyitten enerji  üreten ve havayı ve çevreyi kirleten santrale karşı  “amcamın rüzgar türbini” tarihte kaldı. Dev cihazlar daha rantabl çalışıyorlar.  

 

  Dev cihazlar 100 hatta 200 metre yükseklikteki tonlarca ağır,  içinde asansör olan  ve rotorlarında (pervanelerinde) küçük uçaklar çarpmasın diye ışıklar yanıp sönüyor.

 

 

  Şimdi Almanya’da 31bin Megawatt enerji üretiyor yeldeğirmenleri.  2050 ye kadar 85 bin Megawatt olsun isteniyor rüzgarla  üretilen enerji.  Politikacılar “pis Kömür ve Atom santrallerinden” temiz enerjiye geçme kararı aldılar. Çare?  Yenilenebilir enerji!  Fazla güneş yok Akdeniz ötesinden temiz güneş enerjisini getirmek için projeler üzerinde çalışılıyor. Ve tabii rüzgar tribünleri.  Amma velakin 700 kadar “çevreci” dernek bu olmasın diye üreticilere savaş açmış durumda.

 

 

 

  Nedenleri basitçe  Denizin içinde veya Kıyıda verimli olan santraller karanın içine girdikçe daha az verimli oluyorlar. Der Spiegel Dergisi  bu çatışmaya  manşetten yer verdi geçen hafta.  Örnekler: bir Enercon  E-126 tipi Rüzgar değirmeni bir dönüşte 7 Futbol sahası kadar alandan rüzgarı toplayıp enerji üretiyor.  Üzerinde ölen milyonlarca sinek ve böceklerden bazen aerodinamik bozuluyor.  100 veya 200  metre göğe uzanan beton ormanlarını güzel diye insanlara sevdirmek zor. Boyutlar büyüdükçe ve 30 yıllık geri ödeme planları ile olayı rantabl göstermeye meyleden “bilirkişilerin” sayısı artıyor. Ve kağıt üzerinde  “verimli  görüken” projeler yatırımcıları üzebiliyorlar.

 

  İngiltere’deki  yönetmeliklere göre bir  Yel değirmeninin evlerden 3000metre uzakta olması gerek. Almanya’da 500 metre yakına kadar gidilmiş yerler var ve çoğu artık dava konusu. Pfft pfft diye çıkan sesten mi, yoksa görüntü kirliliğinden mi, yoksa doğal hayata olan zarardan mı dava açılıyor derseniz. Cevap basit: Hepsinden. İlk davalar da kazılmaya başlandı. Bazı tribünler gürültünün verdiği rahatsızlıktan ancak muayyen saatler çalışabiliyorlar. Sadece rüzgar olunca enerji ürettiklerinden bir de muayyen saatlerde çalışınca rantabl olmaktan çıkıyorlar. Çare milyonluk yatırımı söküp başka yere taşımak oluyor ki ticari açıdan orta boylu bir felaket.

 

   Deniz kenarındaki “bonfile” alanlar kapıldı Almanya’da giderek ülkenin içinde kurulum yerleri aranıyor. Yakında ev varsa evin fiyatı anlamlı düşüyor. Zaten karanın içine girdikçe verim azalıyor.

 

   Leylekler ve bazı atmacalar  yel değirmeni pervanelerinde ölüyorlar. Tribün sayısı arttıkça nesilleri tehlikeye giriyor. Çevreciler  gene pervanelerde ölen yarasaları  bir projenin kokusu çıkınca hemen civardaki ağaçlık yerlere yerleştirmek için çaba gösteriyorlar. Eğer civarda  yarasalar varsa enerjiye yatırım yapacak şirketin işi zor. Davalar bilirkişi raporları ve gözlemlerle uzun sürüyor ve genelde izin alınamıyor. 

Bu yazı toplam 2777 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
REKLAM ALANI
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Amerikan Kültür Dil Kursu
  • Kuzey Ege Kurs
  • Kuzey Ege Kurs
1/20
Başlangıç Tarihi
Başlangıç Tarihi
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 Akhisar Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.